Pablo Picasso: "Sanatçı, her yandan gelen duyguları algılayan bir anten gibidir," demiş. Bana göre de bir sanatçının olmazsa olmaz denebilecek özelliklerinden biri "algılarının açık olması"dır. Yaşadığı toplumdan tamamen bağımsız eserler veren ve toplumun sorunlarını görmezden gelen kişi tam anlamıyla sanatçı değildir. Tabii bu
Halil Cibranı okumak bilenler bilir, ruhu dinlendirmek gibi bir etki yaratır. İnsana huzur ve ferahlık verir. Ne zaman kendimi biraz hayattan bunalmış hiss etsem storytelden açıb 15 dakika Cibran dinlemek kendimi çok daha iyi hiss etmeme neden oluyor. Cibrana olan hayranlığımın nedeni de iyimserliğinin dozunu çok iyi ayarlamış olmasındadır.
O
Thomas Bernhard'ın okuduğum 4. kitabı oldu. Eski Ustalar isimli bu kitabını okurken bir kez daha Bernhard'ın zihnindeydim ve bu sefer hiç acele etmedim, kendimi tamamen onun çılgın düşüncelerine teslim ettim. Açıkçası şu ana kadar okuduğum en nefret dolu, en öfke dolu, en siyasi ve dolayısıyla en rahatsız edici kitabıydı. Çünkü Bernhard'ın
H. G. Wells ile beraber bilim kurgunun hatta çoğu güncel eleştirmene göre teknolojinin öncüsü olarak düşünülmektedir. Eserlerinde genellikle icat kullanmayı, teknolojiden sık sık bahsetmeyi ve sanayi, makine ile ilgili yeniliklerden bahsetmeyi çok sevmektedir ve bazı konularda ilham kaynağı olduğu da
Kendinizi gururla sanatçı olarak nitelendirmek yerine, yalnızca: "Ben sanatla belki başkalarından biraz daha çok uğraşıyorum" demeniz daha sağlıklı olmaz mı?
Bir akşam ders çıkışı, Frida da ressamın çalışmasını izleme merakına kapıldı.
Eğilmiş çalışan Diego Rivera ve ona eşlik eden bir kadın dışında, amfiteatr tenha ve sessizdi. Frida ressama, bir süre yanında kalıp kalamayacağını sordu. Onayını aldıktan sonra gösterişe gerek duymadan bir köşeye oturdu.
Yüzü eline dayalı, gayet ciddi, çizgilerin duvardaki gelişimini, renklerin bütünlük içine katılımını gözlüyordu. Öyle ki, zamanı unuttu. Diego Rivera'nın yanında oturan karısı Lupe Marin, bu yabancıdan sıkılıp da genç kıza artık gitmesini önerdiğinde, Frida bir saati geçkin bir süredir ressamı seyrediyordu. Kız, değil yanıt vermek muhatabının yüzüne bile bakmaksızın, kılını kıpırdatmadan oturdu kaldı.