"Müzik ne resim boyar, ne hikaye anlatır, ne de düşüncelerini rahatça ifade edebilen kavramlar sistemine sahiptir. Müzik duygusal özünü kendi tonundan alır. Bu psikolojik bir gerçektir. Bundan dolayı, tüm sanatlar içinde müzik, en saf ve en duygusal olanıdır." James Mursell
Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh…
Reklam
Her halükârda müzik tüm sanatlar içinde en erotik olanıdır çünkü ruhu, tini ve bedeni aynı şekilde etkiler. Ve gördüğümüz üzere de orgazmı, onu en iyi şekilde tasvir edebilecek kadar anlayan ve yeniden yaşanılabilir kılan müziktir. #müzik #sanat #kitap #orgazm
BDSM, sanatın en derin ve çarpıcı yönlerinden birini ifade eder. #Güç, #acı, #hazz ve #bağlılık gibi derin duyguları işlerken, sanatçılar estetik bir şölen yaratır. Bedenlerin dansıyla, karanlıkla ve ışıkla oynayarak, izleyicileri derin düşüncelere ve duygusal bir yolculuğa davet ederler. Bu sanatsal ifadeler, toplumun sınırlarını zorlar ve
Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh…
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİ VE BİLİMCİLERİNE.
TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasından bir süre sonra Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acem dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
Reklam
Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh…
Venus Asleep 1944
İlk sergisini 1924'te açan Paul Delvaux, Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi'nde sanat ve mimarlık eğitimi aldı. İlk dönem eserlerinde, Avrupa'da yaygın olan yeni-empresyonist akımının etkisinde kaldı. 1938'de, İtalya'da katıldığı bir sergide, sürrealizmden etkilendi; Salvador Dali ve Rene Magritte gibi sanatçıların tarzına yakınlaşmaya başladı. Delvaux, yaptığı büyük duvar resimleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Brüksel ve Liege'de yaptığı bazı duvar resimlerinin boyu 1.5x2.5 metreyi buldu. Başarısı nedeniyle kendisine Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi'nde kürsü verildi. Freud'dan etkilenen ressam en ünlü tablolarından 'Uyuyan Venüs'te, kabus gören Venüs'ü resmeder. Eserde, antik Roma mimarisi ve modern giyimli kadınlar dikkat çeker.
La Persistencia De La Memoria 1937
İspanya'da doğan Salvador Dali, sürrealizmin önemli temsilcilerinden biridir. 1922'de Madrid'deki San Fernando Güzel Sanatlar Kraliyet Akademisi'ne kayıt olan ressamın ilk eserlerinde kübizm ve dadaizmin etkileri görülür. Disiplinsiz davranışları yüzünden okuldan zaman zaman uzaklaştırılan Dali, ilk sergisini 1925'te Barselona'da açtı ve hem eleştirmenlerden hem de sanatseverlerden tam not aldı. Birkaç yıl sonra Paris'te tanıştığı Pablo Picasso ile yakın arkadaş oldu. O dönem eserlerinde kendisinden çok etkilendi. Londra'da tanıştığı Sigmund Freud da ressamın hayatını derinden etkiledi. Dali, hayatı boyunca bin 500'den fazla resme ve onlarca heykele imza attı. Sanatçının en ünlü tablolarından 'Belleğin Azmi', eriyen cep saatleri sembolizminde, zamanı ve belleği kullanır. Yapıt, Dali'nin ‘yumuşaklık' ve 'sertlik' anlayışına önemli bir örnektir. Bir ağustos güneşi sıcağında eriyen Camembert peynirinden ilham alarak yağlı boya ile çalıştığı eser, değişmez ve katı olan zaman anlayışını protesto niteliğindedir.
American Gothic 1930
Hayatının ilk yıllarını küçük bir kasabada geçiren Grant Wood, ilk resimlerini de burada yaptı. Chicago Güzel Sanatlar Enstitüsü'nde eğitim gördü ve ardından Avrupa'yı gezdi. Fransa ve Hollanda'ya gittiğinde, resimlerini sonradan çok etkileyecek Rönesans ve Gotik Flaman Okulu üzerine çalışmalar yaptı. Litografi, seramik, ahşap ve metal üzerinde çalışmalarda bulundu. Ressamın en ünlü yapıtı olarak bilinen ‘American Gothic', günlük kıyafetleri içinde, gotik bir pencerenin önünde duran iki insanın resmidir. Mistik bir atmosferde, Rönesans etkilerinin hissedildiği tablodaki kadın Wood'un kız kardeşini, erkek ise diş doktorunu temsil ediyor. Ressam, ABD'nin kırsal kesimindeki geleneksel ve bölgeci anlayışa vurgu yapıyor. Eserdeki kadın, koloniyel tarzda bir kıyafet ve yüzündeki mimikle dikkat çekerken, erkeğin elindeki saman tırmığı, zor koşullar altında çalışan işçi sınıfını simgeler. Çiçekler ve evin genel görünümü, tipik bir Amerikan ailesini yansıtır.
Reklam
Interieur 1913
Sanat hayatı boyunca, teknik resim ve grafik sanatı üzerine usta isimlerden biri olarak anılan Pierre Bonnard, 1888'de Paris'te Julien Akademisi ve Güzel Sanatlar Okulu'nda eğitim gördü. Maurice Denis ve Edouard Vuillard ile stüdyosunu paylaştı, en çok da Paul Gauguin'den etkilendi. Onun fırça darbelerine ve baskın renkleri kullanmasına hayranlık duydu. Önce, tamamen renklerle yapılan biçimlendirme anlayışına sahip Nabilere, sonraki yıllarında ise içtencilik (intimisizm) akımına yöneldi. Sanatçı, aynı zamanda Japon baskı sanatından ve tablolarından da feyz aldı ve renk geçişleri ile ışıklandırma konusunda orijinal bir üslup yakaladı. Van Gogh'a ilgisinin artmasıyla, o da tutkularını tablolarında yansıtmaya başladı. Bonnard, iç mekân konusunda ustalaştı. En ünlü tablolarından 'Interieur'da sanatçı, ev içinden gündelik bir sahneyi konu edinir. Yatağın üzerinde oturan insan, aynadaki aksinden kendini belli eder. Tablodaki sıcak ve soğuk renklerin karşıtlığına getirdiği hareketlilik ve canlı renkler, sanatçıyı özel kılar.
20. yüzyıl felsefesine göz ve tin
Fenomenoloji ekolünden Merleau-Ponty’nin bir eseri.
Göz ve Tin
Göz ve Tin
Bu metin bir meta analiz çalışmasıdır, herhangi bir edebi kaygı yoktur. Asıl amaç zihnimde var olan bilgilerden bir harita oluşturmak. Fenomenolojiye giden yolda ilk başta Analitik ve kıta felsefesinin ne olduğunu daha sonra fenomenolojinin ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Les Demoiselles D'Avignon 1907
20'nci yüzyılın en geniş vizyonlu sanatçısı olarak ünlenen Pablo Picasso, ressam, mozaik sanatçısı ve heykeltıraş olarak öne çıktı. Babası, resim öğretmeni olduğu için Picasso'nun yeteneğini hemen fark etti. 1895'te Barselona Güzel Sanatlar Akademisi'ne kabul edildi. 1900'de gittiği Paris'te ilk dönem eserlerini verdi. Kent yaşamının yanında, sirk palyaçolarını ve akrobatları resmetti. Mavi dönem olarak bilinen evresinden sonra, 1906'da Paris'te gerçekleşen Cezanne retrospektifini görmesi ve Paris'teki primitif sanatla tanışmasıyla kübizmin akımını şekillenmdirmeye başladı. Üç boyutlu cisimleri bu teknikle iki boyutlu hale getirdi ve onların hem profilden hem de önden görünmesini sağladı. En çarpıcı resimlerinden 'Avignonlu Kadınlar', kübizmin ve modern sanatın başlangıcını simgeler. İnsan yüzünün temsilinin tüm kuralları, bu tabloda yıkılmıştır. Yüzdeki simetrinin reddedildiği eser, arkaik ve primitif sanattan izler taşır.
Still Life With Apple'a 1898
Fransız post empresyonizmin öncülerinden Cezanne, hem seyyah hem ressam olarak anıldı. Modern sanatın gelişmesine katkıda bulunduğundan, post empresyonizm anlayışının babası olarak ün yaptı. Hukuk eğitimi aldığı sırada resme olan ilgisi ağır basınca Paris'e, çocukluk arkadaşı Emile Zola'nın yanına gitti. Yetenekli olmasına rağmen tabloları, Paris Salonu (Fransız Güzel Sanatlar Akademisi tarafından kurulan şehirdeki kamuya açık tek sanat sergisi) tarafından reddedildi. Ancak ressam, çalışmalarına ara vermeden devam etti. Kariyeri boyunca özellikle natürmort yapmaktan keyif aldı. Eserlerinde kullandığı siyah, kahverengi, gri renkler ve hüzünlü hava, fark yaratmasına yardım etti. Sakin ve sessiz bir hayat tercih eden sanatçının, Pissarro ile tanıştıktan sonra eserlerinde canlı ve parlak renkler kullandığı görülür. Derinlik algısını bozması ve perspektif kurallarına uymaması, kübistlere ilham kaynağı olmuştur. 'Still Life with Apples' adlı eseri, lirik dönemine denk gelir ve canlı renkler, ışık yansımalarıyla dikkat çeker. Stüdyoda resmedilmiş, hem geleneksel hem de modern izler taşıyan eserde elmalar tanımlanabilir bir gerçekliktedir. Renkleri ise yanındaki diğer objelere göre değişiklik gösterir.
Bathing At Asnieres 1884
Güzel Sanatlar Okulu'nda eğitim gören Georges Seurat, resim sanatına getirdiği yenilik sayesinde, büyük ressamlar arasındaki yerini aldı. Renklerin bölünmesi ve optik karışıma dayalı yeni izlenimciliğin kurucularından oldu. İlk yapıtlarında, Chevreul'ün renk teorilerinden ve klasisizmden etkilense de, sonraki yıllarda kendi özel renk karışımlarını ve fırça darbelerini buldu. Eserlerinde, çoklu bir renk geçişi yakalayarak sanki bir fotoğrafa bakıyormuşcasına canlı anları resmetti. Yaşadığı dönem için çok tercih edilen bir teknik olmamasına rağmen, sonraki nesil için öncü oldu. 'Asnieres'de Yıkananlar' yapıtı, küçük fırça darbeleri kullanılarak yapılan ‘balayé' tekniğiyle resmedildi. Ressamın renkleri, çağdaş renk teorisinin de ilk örneklerinden biri kabul edilmesini sağlamıştır. Sanayinin gelişmesiyle ortaya çıkan işçi sınıfının tatil merkezi haline gelen Asnieres'de yüzen ve dinlenen işçileri resmeden Seurat, burjuva ve çalışan takımının farklı zevklerine dikkat çeker.
Resim