Sandık gözlemcisi Amerigo’nun uzun günü. 1953 seçimlerinde yaşadıkları ve zihninde dolanan imgelerle giriştiği mücadeleye anlatılıyor. Azınlıkların geleceğe dair kötümserliği, yargıdan yoksun bırakılmış bilinçsiz insanların seçimde oy hakkının olması, sadece seçim günü hatırlanan insanların seçimi gururla önemsemesi, seçimin bir din savaşına dönüştürülmesi sorgulanıyor. Demokratik ideallere özlem, pişmanlık sorumluluk ve suç duygusu arasındaki köprü, üreme karşıtlığı, aşk-güzellik kavramlarının kökenine de yer veriyor.
Faşizm sırasında olduğu gibi, bürokratik devletin boz bulanık gölgesi yavaş yavaş her yeri sarmış, yöneticilerle yönetilenleri eskisi gibi birbirinden ayırmıştı.
Hele bu kez, iktidar partisi yeni bir seçim kanunu çıkarmışken; öbür partilerin "dalavere kanunu" adını verdikleri bu kanuna göre koalisyon, oyların %50+1'ini alırsa, meclisin üçte ikisini ele geçiriyordu...