Beat kuşağının haylaz temsilcisi Brautigan...
Tokyo-Montana Ekspresi kara mizahla anlatılan, ironik, mini otobiyografik öykülerden oluşuyor. Amerikan kültüründen izler taşıyor.
Hiç de şizofren teşhisi koyulmuş bir yazarın öyküleri değil sanki. "Talihsiz Bir Kadın", "Yani Rüzgar Her Şeyi Alıp Götürmeyecek", "Tokyo-Montana Ekspresi"nden sonra yazarla özdeştik sanki. Sırada"Kürtaj" isimli kitabı var. Keşke intihar etmeseydi de, daha çok yazabilseydi.
Hayatının büyük kısmını minik gerçekliklere ilgi duyarak geçirmiş. Buna öykülerinde rastlıyorsunuz. Kitapta da bahsedildiği gibi Brautigan, bazen çöpe atılan Noel ağaçlarını ölümsüzleştiren fotoğraflarda, kulubeyi şehrin meydanına çevirdiği ampullerde, idam mahkumların mönülerinde, patlamış mısır etiketinde, kar tanelerinin dansında hikâyesine malzemeler çıkarıyor. Hayvan mezarlığını gezip öykü yazıyor.
Yazarla tanışanların onun kalemini, mizahını seveceğinden eminim.
Keyifli okumalar efendim.
10 yaşındaki kardeşim için bir farklılık olsun diye aldığım bu kitabı beraberce okuduk. Akıcı olduğundan 3- 4 günde bitti zaten. Dünyadaki insanların muhtemelen %95’inden fazlasının bilmediği bilgileri çocukların bile gayet anlayabileceği şekilde hikayeleştirerek sunmuş. Einstein’ın yeğeni Gedanken (hayali bir karakter) ile olan maceraları anlatılıyor. Önce düşünüyorlar sonra bazı şeyleri anlamıyorlar ve en sonunda da çözüme kavuşturuyorlar. Fizik güzel bir ilgi alanı. Eğer çocuklarınızın böyle güzel bir hobi ve uğraş alanı edinmesini, düşünürken doğa yasalarını anlamalarını istiyorsanız bu kitap gerçekten de okunası.
Sonunda 18 soruluk bir test de koymuşlar. Biz mi yanlış düşündük, çeviriden dolayı mı bir eksiklik oldu bilemedim ama oradaki birkaç sorunun cevabı eksik gibi geldi. Biraz daha detaylı açıklansaydı daha güzel olurdu. Onun dışında herhangi bir eleştirim yok kitaba.
Sonuç olarak yetişkinlerin de çocukların da okuyabileceğini düşünüyorum. Özellikle çocukların ufkunun açılması ve farklı bir ilgi alanı olması açısından tavsiye ederim.
Özellikle ötekileştirme, ayrımcılık hoşgörü ahlak ve etik gibi temaların yoğun olarak işlendiği insandan Öte romanı, etkileyici hikayesi, karakterleri ve önemli mesajlarıyla okuyanı derinden etkileyecek akıcı ve anlaşılır bir okuma deneyimi sunuyor.
Doğaya duyduğu derin saygı ile doğanın bağrında münzevi bir hayatı seçişi ve hatta karavanda yaşamayı tercih etmiş olmasıyla; kitaplarında da aynı etkiyi görmek fazlasıyla mümkün. Yollardan, yolculuklardan, bitmemiş serüvenlerden ve hep yeniden başlanan hikayelerden oluşan hayatıyla; yaşamı yaşamayı hiç elden bırakmamış ama ölüm fikrini de asla
Aklım sende kala kala senden gidiyorum. İnsan yarısında terk ettiği filmin Sonunu merak eder mi?
Ediyorum.
Tüm yelkenlerim yırtılmış ama ben hâlâ rüzgardan medet umuyorum...
Bu kitap beklentisiz satın alınmış ve beklentisiz okunmuş bir eser benim için. Bazen beklentinin olmayışı sizi mükemmel bir okuma serüvenine sokabiliyor.
Kitap ne hakkındaydı bilmeden başladım, rastgele de satın almıştım ancak bu tesadüf serisi gerçekten benim sevdiğim tarzda şeyler okumamla sonlandı.
Böyle sonuçsuz düşünce akışlarını oldukça seviyorum ve ilk defa amaçsız ve özensiz yazılan bir kitaba rastladım. Özensiz derken yazarın dönüp dönüp düzeltmeye kalkıp daha da karıştırmamasını kastediyorum. Kendisi de bunu okurun ilk kez sona kadar okuduğunu iletiyor bir iki yerinde.
Bu kitap bir karalama defteri arkadaşlar her ne kadar yazar için gün ve anı takvimi olsa da.
Bir şey öğretmek ya da empoze etmek için yazılmayışı bu keyifli okuma anımı oluşturdu aslında.
Kısacası oldukça sevdim. Zaten net bir konu olmadığı için tekrar okumak istediğimde hiçbir şey hatırlamayarak rahatça elime alabilirim. Hemen diğer kitaplarını okuyacağım yazarlardan oluşan sıraya Richard beyi de ekleyip bu yorumu bitiriyorum.
Keyifli okumalar herkese...
( Minik bir dipnot ekliyorum bu incelemenin sonuna. Bu kitap aynı zamanda parkta dikkatim dağılmadan ve insanlardan utanmadan sesli bir şekilde okuyabildiğim ilk kitap. Her an yağmur başlayacak diye minik bir gerginliğim olsa da okudum 30 sayfaya yakın bir kısmını orada. Tabiiki korkum yağmur ya da ıslanmak değildi de kitabıma zarar gelmesiydi. İçimdeki bunalımı söküp benden uzaklaştırdığı için minnettarım. :) )
#richardbrautigan // #talihsizbirkadın
.
İntiharının ardından yayınlanan ve son kitabı olan “Talihsiz Bir Kadın”, bir adamın yaşantısındaki seyahate dair takvim.
.
Düşüncelerin kaotik çıkmazında sürüklenme, zihnin dehlizlerinde “ölüm” ile yüzleşme…
.
Bitmedi…
.
Kış yağmurlarının karanlığında, bir o kadar da alaycı.
Hayatla, yaşadıklarıyla ilgili bir alay.
.
Yalnızlığını yanına alarak yola çıkan, bir kıtayı baştan sona kateden, tanıdıkları ya da tanımadıklarıyla kesişen yollarda “ölüm” fikrini de valizine koyup ihtiyaç duyduğunda çıkaran, buna rağmen yaşamla dalgasını geçmekten geri kalmayan, hüsran ve ıstırap dolu yaşamını anlattığı iç sesin yansıdığı defter.
.
Hicivli anlatısı ile beni büyüledi.
.
@selyayincilik
Başlarda yalnız kalmış birini anlatıyor gibi görünse de kitabın ortalarına doğru çok daha heyecanlı, gizemli ve şaşırtıcı hale gelen bir hikayeye tanık oluyorsunuz. Annesi intihar etmiş, hep yalnız kalmış ve çevresinde sürekli onu izleyen yorgun, bitkin gözlerden kaçmaya çalışan, kendisinin delirdiğini düşünen Will'in sır dolu hikayesi ve hem ona yardım etmek isteyen hem de göçmen düşmanları yüzünden hapse girmiş sevgilisini kurtarmaya çalışan Claire'nin çabalarının sonuçları. Kitap başlarda sıkıcı gelse de sonrasındaki gizem merak ettirerek okumaya teşvik ediyor.
Geri GelenlerGemma Malley · DeliDolu · 201334 okunma
Beat kuşağının diğer yazarlarına nispeten az bilinen, kuşağın son temsilcilerinden biri Richard Brautigan. Kısaca Beat Kuşağından bahsedecek olursam; 1950 ve 60’lı yıllarda etkinliği üst seviyede olan, ABD toplumunun konformist bir hayatı yücelten değerlerine karşı görüş benimseyen, eserlerinde serbest yaşam değerlerini, bireyi ön plâna çıkaran yazarların oluşturduğu akım diyebilirim.
Brautigan ise bu kuşağın Kuzeybatılar diye adlandırılan kolunun bir parçası. Henüz 20 yaşındayken bir karakolun camına tuğla attığı için gözaltına alınmış, davranışlarından şüphelenen polisler tarafından gönderildiği hastanede paranoyak-şizofreni teşhisi konmuş ve elektroşok tedavisi uygulanmış. Karşı çıktığı sistemler tarafından maruz bırakıldığı tüm bu olanlar hayatının her alanını olduğu gibi eserlerini de etkilemiş elbette. Ve nihayetinde 49 yaşında intihar etmiş Brautigan. Söylenen odur ki okyanus manzarasına bakarak tetiği çekmiş...
Talihsiz Bir Kadın, Brautigan’ın intiharından 1 yıl önce tamamladığı, ölümünden sonra kızının kararıyla basılan son eseri. Eser boyunca alkolizm, yalnızlık, depresyon atmosferi var. Öyle ki yazarın intihar ettiğini bilmeyen bir okuyucu da okuma sürecinde yazarın ölümü ile ilgili intihar tahmininde bulunabilir. Kitapta oradan oraya geçen, ucu bucağı net olmayan düşünceler ve olaylar var. Bazı yerlerde durup ben ne okuyorum şimdi diye sorguladığım anlar oldu. Ben mi anlamıyorum, bir şeyleri kaçırıyorum yoksa eserde bir zorluk ve karmaşa mı var dedim. Hâlâ yanıtını verebilmiş değilim. Zannediyorum ki yazarla tanışma kitabı olarak yanlış bir seçim oldu benim için.
Willa Cather (1873-1947), Amerikan gerçekçiliği akımıyla orta-batı bölgelerinin çayır hayatını anlatan ve Pulitzer ödülü kazanmış yazar. Daha çok ‘çayır üçlemesi’ olarak adlandırılan kitapları ile öne çıkmış.
Kitap, Piskopos Jean Marie Latour ile yakın arkadaşı Peder Joseph Vaillant’ın Papalık vekili göreviyle Katolikliği yaymak ve canlandırmak için New Mexico’ya gelişlerini ve sonrasında başlarından geçen olayları anlatıyor. Çocukluk arkadaşı olan bu ikilinin asıl vatanları Fransa. Yüzyıllar önce gelen İspanyol misyonerler ile Amerika kıtasının bu bölgesinde yaşayan Kızılderililer ve Meksikalılar arasında Katoliklik yayılmaya başlamış.
‘’Hıristiyanlık bu ülkeye 1500 yılında, Fransisken Rahipler tarafından getirildi. Üç yüzyıl kadar bir süre kendi halinde bırakıldıysa da henüz can vermiş değil. Bu ülke ne yazık ki hala kendini Katolik sayıyor ve bilgiden yoksun olarak dini usullere uymaya çalışıyor. Bir avuç papazın ne yol göstereni var ne de düzenleri (sf 13) ’’
ABD’de Protestanlık çoğunlukta olduğundan Katolikler ayrımcılığa maruz kalmışlar. ABD’nin ilk Katolik başkanı J.F.Kennedy ile dinsel tabular yıkılmaya başlamış.
Kitapta Navajo yerlilerinin zorla göç ettirilmelerine de yer verilmiş. Hatta gerçek bir kişi olan Kit Carson da kitapta geçen karakterlerden biri olarak yer almış.
‘’Evladım, iki tane büyük hatanın düzeltildiğini görecek kadar yaşadım ben: Siyahların köleliğinin sona ermesine de, Navajolara kendi topraklarının iade edilmesine de şahit oldum. ‘’
Heyecanlı maceralar olmasa da kendisini okutan, karakterleri sağlam, gerçekçi bir kitaptı. Tavsiye ederim.
Tıpkı arka kapakta yazdığı gibi çok çekici bir hikaye. Sapkınlığa varan zevklere sahip bir koca ve ailesinden aldığı dini eğitim sonucu cinselliği yalnızca neslin devamı için gerçekleştirilmesi gereken bir görev olarak gören bir kadın. Annesinin hırsları yüzünden, bir yatırım gözüyle bakılarak gerçekleşen evliliğinde yine ailesinin etkisinde kalan ve eşine mesafeli davranmayı erdem sayan masum bir kadın olan Renée'nin, kocasının onu derinden yaralayıp dehşete düşürecek eylemlerini bir mektup aracılığı ile öğrenmesi ile başlayan hikaye, yine mektuplarla devam edip okuyucuyu heyecanlı, erotik ve gizemli bir aşk oyununun içine çekiyor.
Tutku, anlayış ve dönemin insanları içine soktuğu cendere sade bir dille anlatmış. Renée-Pélagie de Sade ve Marquis de Sade gerçek kişiler olduğunu kitabı bitirdiğimde öğrenmiş olmam kurguya kendimi kaptırmamı kolaylaştırdı.