Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ama daha iğrenç olanı, şiddet yanlısı bir alışkanlıkla polis, dok­tor, yargıç ve karşı avukatların tecavüze uğrayan kadı­ nın, hayali adalet için, yetkili makamlara başvurusun­ da bile, kadını elde etme arzusuyla davranmalarıdır. Size bir tecavüz mahkemesindeki sorgulamanın tama­ mında, iğrenç ve aşağılık yöntemlerin kullanıldığı ve zabıtlara geçmiş olan kısımları okuyacağım. (Tipleri canlandırır) DOKTOR: Küçük hanım, ya da bayan; tecavüz süresince sadece acı mı duydunuz, yoksa bir çeşit tat aldınız mı? Yani bir tür tatmin? POLİS: Böyle bir sürü erkekle, sanırım dört kişi, hep be­ raber, böylesi sert bir tutkuyla, onlardan hoşlanıp, on­ ları hiç umutlandırmadınız mı? YARGIÇ: Hep pasif miydiniz, yoksa bir noktada olaya katıldınız mı? DOKTOR: Tahrik oldunuz mu? Kaç kez? KARŞI TARAF AVUKATI: Islandınız mı? YARGIÇ: Sizin ağlayıp inlemeleriniz, tabii acı çektiğiniz için, ama acaba bir çeşit boşalmanın etkisiyle diye düşünülebilir mi? POLİS: Boşaldınız mı? DOKTOR: Orgazm oldunuz mu? AVUKAT: Evetse kaç kez?
İçki ve Sarhoşluğu dair..
Aaaa, bakın size ne okuyacağım, hep yanımda taşıyorum bu küpürü; ... Bakın Refik Halid Bey bir kaç yıl önce Akşam da ne demiş diyerek okudu. " Alkol kullanmanın üzerine yazılar yazmak, broşürler çıkarmak, konferanslar vermek, resimler asmak, vecizeler bulmak, Alkolden halkı tiksindirici işine devam etmeliyiz. Öte yandan da Alkollü içkilerin mümkün olduğu kadar temizliğine dikkat etmeli, ahaliye saf içki vermeliyiz. İçki aleyhindeki propagandası taassup ve ifrat derecesine vardırıpta aksi tesir yapmasına meydan vermeyecek şekilde hızlandırmakla beraber temiz içki çıkarmak hususunda daha titiz davranmak, hafif içkileri ucuzlatmak lazımdır. İçki içme terbiyesini öğretmekte luzumludur. İçkiyi değil sarhoşluğu ayıp saymak, içki yasağı yahut içkiye ağır vergi koymaktan sarhoşluğa ağır ceza tayin etmek daha doğrudur sanırım.
Reklam
Dört yıldır, doğa sporlarına başladığımdan beri, ki benim düşünsel gelişimimin hızlanmaya başladığı zamandır, hep bir şeyler yazmak istiyordum, ancak bu gelişim o kadar hızlı oluyordu ki, her gün daha çok eksik olduğumu, okuyacağım çok kitap oluğunu, yaşayacağım çok tecrübe olduğunu, öğreneceğim çok şey olduğunu düşünerek hep daha ileriye bırakıyordum. Kişilik olarak oldukça mükemmeliyetçi sayılırım, bu yüzden bugün yaptığım, düşündüğüm, yazdığım bir şeyi daha sonra tekrar gözden geçirince, yetersiz kalma fikri hoşuma gitmiyor -zihinsel gelişimin kaçınılmaz ve çok iyi bir sonucu olmasına rağmen. Bu yüzden hep daha çok bileyim, göreyim, okuyayım, yaşayayım diye diye, bir türlü kalemi elime alacak cesareti bulamadım. Ahmet ve Hakan'ın beni bu konuda o kadar desteklemesine rağmen bir türlü kendimi hazır hissedemedim- sanırım evlilik kararı vermek gibi bir şey; insan kendini hiçbir zaman hazır hissetmez, ancak sahip olduğu güzellikleri kaybetmemek için bir yerden başlamak zorundadır. Derken Khan-Tengri işi çıktı ve iş ciddiye bindi, belki de bir daha yazı yazma fırsatı bulamam endişesiyle bu faaliyet boyunca yazmak istediğim -insanlarla paylaşmak istediğim- düşüncelerimi yazmaya karar verdim. Fikirler ancak paylaşılırlarsa yaşarlar.
Niçin daha çok Engin Geçtan okuyacağım;
İkiz kulelerin yıkılmasının ardından, internette katıldığım mesleki forumlardan birinde, birkaç Amerikalı meslektaşımın, olayı Usame bin Ladin’in “sünnetli” olmasıyla açıklamaya kalkışacak kadar indirgeyici bir bakış edinmelerini ancak yaşadıkları şokla açıklayabildim. İslamiyet öncesinde de var olmuş olan sünnetin anlamı buradaki tartışmamın dışında bir konu. Ancak bu meslektaşlarımın, daha sonraları Afganistan çevresinde gelişen olayları tartışırken, bu kez de kendi yöneticilerini “faşist” olarak niteleyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışmalarını aynı şekilde yadırgadım. Yargılamalarla, hükümlerle, tartışmalar ve tanımlamalarla uğraştıkça çevremize nasıl bir katkımız olabileceğini anlayamadığımdan. Sanırım hiçbiri, “Barbarlık mutlaka ikizini yaratır” sözünü duymamıştı.
Sayfa 148 - Metis Yayınları
göz yaşartıcı:)))
Garba Açılan PencereBiz artık buna alıştık; tanınmış bir gazeteci, bir yazar, bir politikacıyla, bir yönetmenle birlikte bir geziye çıkmışsa, uğradıkları yerlerde o politikacı, o yönetmen nutuk çekmişse, gezi dönüşünde yazar herkese şöyle der:– O nutku ben hazırlamıştım.Öyle nutuklar dinlemişizdir ki, sonradan söylenilenlere inanmak gerekirse, o
tekrar tekrar okuyacagim satırlar
İnanç, bugün ya da eski devirlerde olsun hep dış baskılarla ayakta tutulmaya çalışılmıştır ve insanlar ona sonsuz bir güven duyarak, yaşamlarında inanca bütünüyle yer verememişlerdir. İnanç, bugün artık bilimlerin ve inanç esaslarıyla ters düşen hayat deneyimlerinin etkisi altında erimektedir ve erimiştir. İnsanların büyük bir bölümü, kendisine
Reklam
Haydarpaşa Lisesine olduğu gibi başka liselere de pek çok öğretmen yeniden tayin edilmişti. Gazeteler onların tayin haberlerini neden yazmıyordu da, Atsız'ınkini yazıyordu? O'nu diğer öğretmenlerden ayıran özellik neydi? Yavaş yavaş onu da öğrendim. Atsız «tehlikeli» bir kimseydi. Bir kere «ırkçı - Turancı»ydı. (O zamanlar Türkçülere
Hans Fallada'dan okuma listesi
Çok erken yaşta başladım kitap okumaya; bu okuma hırsı beni yaşamım boyu terk etmedi. Bir çocuk için çok kapsamlı sayılabilecek kitaplığım, aradan geçen yıllarda büyüdükçe büyüdü, fakat bir gün geldi artık benim kitap açlığımı bastıramaz oldu. Tek çıkar yol babamın kütüphanesinden kitaplar almaktı. Ancak benim okuma hırsım bazı rafların
Bir Nihal ATSIZ, bir Marcel Proust, Bir Dostoyevski, bir Stefan Zweig elbette değil. O yüzden bir edebi metin bulma kaygısı içinde okunmaması lazım. Bir polisiye seri ve serinin ilk kitabı. Tabi yine de bir Agatha Christie elbette değil. Sanırım yazarın da böyle bir iddiası yok. Kafa dağıtmak için okunabilir. Ben daha çok bu amaçla seriyi okuyacağım. Reading slumb yaşama korkusu yaşıyor iseniz bu noktada faydalı olabilir diye düşünüyorum. Polisiye okumayı seven bir okursanız vasat olarak değerlendirmeniz yüksek olasılık. Betimlemeler bana göre başarısız olmuş. Konular arasında kopukluk mevcut.
( kitabın ozeti niteliğinde) “-mustafa mond üçüyle de el sıkıştı; fakat konuşmasına vahşi'ye hitap ederek başladı. "demek uygarlıktan pek hoşlanmadınız, bay vahşi," dedi. vahşi, denetçi'ye baktı. kendini yalan söylemeye, kabadayılık taslamaya, somurtkan bir biçimde tepkisiz kalmaya hazırlamıştı; fakat denetçi'nin yüzündeki güleryüzlü
Sayfa 225
Reklam
“Derin bir nefes alıp rahatlayın. Gerçekten. Endişe ettiğiniz şeyler, çocuğunuzun iyiliği için sizin sandığınızdan çok daha küçük etkenler. Çoğu modern anne baba, çocukların kişiliğinin ve yetişkinlikteki davranışlarının aslen yetiştirilme ile şekillendiğine inansa da araştırmalar çok farklı bir tablo çiziyor.” Diyor yazar 25. Sayfada. Ama sanki “Tanıştığımıza memnun oldum: Mizaç” adıyla verilen 17. Bölümde bu düşünceyle biraz çelişiyor gibi geldi bana. Anlamak için tekrar okuyacağım sanırım bu bölümü. Bazen o kadar çok bilimsel ad kullanıyor ki kafam karışıyor.
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.