o sancıyı eskimiş yadigar bir ceket gibi. her gittiğin yere götürüyorsun çocuğum. izledim seni birkaç akşam. sanırım varlığına alıştığın bir ağrının yokluğunda ne yapacağını bilmiyorsun ve denemekten korkuyorsun. denemelerin hep ağlatmış ve kanatmış seni. denemelerin hep taşları öptürmüş sana. yastığını ıslatmış. annenin gözlerini yaşartmış. denemelerin güzel sonuçlanmamış ve haklısın çoçuğum sen. izledim seni birkaç akşam. o sancıyı eski bir fotoğrafı cüzdanından kopartamaman gibi. o sancıyı yavrusunu araba çiğnedikten sonra cesedin başından ayrılamayan kedi gibi. o sancıyı yalnız bir anne gibi. her gittiğin yere. üzülüyorum ama haklısın. kahroluyorum ama haklısın. içim kıymıklanıyor ama haklısın. izledim seni birkaç akşam ve biliyor musun yardımcı olabilmeyi de çok istedim. seni soymak istedim tüm ağrılarından. izlerini her neredeyse oradan. her neredeyse oradan bir yara bandı gibi sökebilmeyi. içindeki çocuk cesetlerini toz alır gibi alabilmeyi. hatrındaki o kan kırmızısını yeşeren bir ağaç gibi güzelleştirebilmeyi. içinin bir şeylerden korkan yanlarını öpüp ayağa kaldırabilmeyi çok istedim çocuğum. çok istedim de sen bir kez daha birisine dökülmemeye yeminler etmişsin çok defa ve kahrolsun ki haklısın. üzgünüm ki haklısın.
Yemeğin tadına bakmadan tuz atarım ben ,suyu da sütü de ne bileyim şarabı birayı da işte bardak falan hikaye, şişeden içerim,hele bir de akacak ağzımın iki yanından,taşacak oluk oluk. Biranın köpüğü dudağımın üzerinde kalacak.Güleceksin karşımda,"ne var!" diyeceğim bir kaşım havada,sonra gülüşüne güleceğim. Gelmedin ulan.Geleceksin diye saçlarıma şu uyuz parfümlerden sıktım gelmedin. Yüzümü yumurtalı tuzlu formüllere buladım,yumuşak olsun öptüğünde diye gelmedin. Bütün gömleklerimi ütüledim,derimi üzerimden kazıya kazıya yıkadım yeni gelin gibi,pespembe oldu omuzbaşlarım.Sen gelmedin. Mis kokulu çarşaflar serdim hani olur ya bir gaflete düşer kanarsın,bir gece de olsa koynumda yatarsın?..Yok..Sen gelmedin. Ampulün ışığı gözünü almasın diye voltajını düşürdüm bu gün,çay seversin diye çay bardakları aldım afilli,adına ne dedi şu züccaciyeci,,hah!ajda ajda.. Sevmem de hiç popüler kültür kevaşesi.. Kültür? Haklısın,yakışmadı üzerime çıkardım onu da.. Kevaşe? Doğru. Sanırım yoluk saçlarım elimdeyken Ajda'dan çok ben benziyorum ona da..
Reklam
modern Don kişot
Bir insan kendini ne kadar değersiz hissedebilirse o kadar değersiz hissediyorum kendimi... Özellikle seninle. Mesela bazen pırıl pırıl parlattığın ayakkabına istemeden sıçrattığın bir çamur gibi, nereden bulaştı, kim sıçrattı üstüme dediğin. Sanki bir sokak köpeği, tam da yoldan geçerken yanlışlıkla başımı okşamış ve elindeki ekmeğin ucunu
İKİ ÇOCUĞUN GÖZÜNDEN DÜNYA
Metehan ile Oğuzhan kardeş gibi büyümüş, Balıkesir’de yaşayan iki yakın arkadaştırlar. Her ikisi de 11 yaşındadırlar. Metehan sarı saçlı, mavi gözlü, kalın kaşlı, uzun boylu ve sıska bir çocuktur. Oğuzhan ise onun tam tersi fiziksel özelliklere sahiptir. Oğuzhan esmer, kahverengi gözlü, ince kaşlı, kısa boylu ve hafif tombul bir çocuktur.
Küçük Kral
Gri gökyüzününe bir çıtırtı sesi yayıldı. Kral ayağının altındaki kül tabakasından bir adım geriye çekildi. Merakla yeri eşeledi.Ayağına sert bir cisim değdi.Eğildi,tabakanın altında duran cismi çıkardı. Diğer eliyle cismin üzerindeki külü sildi. -Kemikmiş. Kralın önünde yürüyen yaşlı adam umursamaz bir sesle cevap verdi. -Burada kemikten başka bir şey yok kralım. Kral elinde tuttuğu beyaz kemiği daha yakından inceledi. -Ama üstüne basınca böyle bir sesin çıkmaması gerekiyordu. Kafatası parçası bu. İnsan vücudunun en sağlam parçalarındandır. Yaşlı adam aniden durdu. Krala döndü. -Dört yıl oldu kralım. Hem o elinizdeki yanmış bir kemik. Kral duraksadı. -Haklısın. Diyorum ki Bay E. keşke birazını hayatta bıraksaymışım. Hiç olmazsa bu pisliğin birazını temizlerlerdi. -Mizah anlayışınıza hayranım kralım. -Dalga geçme E. -O kafatası parçasını bırakmayacak mısınız? Kral durdu. Bir süre kemiği inceledi. -Sanırım hayır. Farklı kalıntılardan farklı kafatası parçaları bulup bütün bir kafatası olarak birleştireceğim. -Yapboz gibi. -Daha ziyade bir anıt Bay E. Hayattayken birlik olamayan insanlığın akıbetini gösteren bir anıt inşa edeceğim. Bana onların neden ve nasıl öldüğünü hatırlatacak. Sanırım bu beni her gün bir miktar gülümsetecek. Ne de olsa onları ben öldürdüm.
Ölü Toprağı...
Tam da uzun cümleler kurup düşüncelerin, hayallerin arasında kaybolasım var. Zira günler günleri kovalarken hep aynı kısır döngüde dönüp duruyor, anlamsızca şu dünya denen tımarhanede yuvarlanıp gittiğimiz gerçeğini görüp içim daralıyor. Ve düşünmeden edemiyorum acaba bu yuvarlanıp gidişimiz hangi şekilde son bulacak. +Sana diyorum bu kadar düşünme. Düşündükçe kuruyor kurdukça daha kötü oluyorsun. Bir şeyler yap artık kendi adına miskin miskin yerinde sayıp duracağına yahut nasıl öleceğini düşünmek yerine git bir yerden başla. Sadece başla devamı gelecektir sen üstünde durdukça. -Sanırım haklısın. Ben üzerimden ölü toprağını atmadıkça bu kısır döngü böyle sürüp gidecek. SON
Reklam
101 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.