"Suat mı, yok mu? Niçin?" Bu Necip'in sesiydi, Süreyya'yla karşılaştılar, boğuk bir sesle birbirlerine haykırdılar. İhtiyar kadın feryat ederek "Fakat Allah aşkına koşunuz, bakınız kızcağıza!" diye yalvarıyordu, birisi, "Sakın içeride kalmasın?" dedi. O zaman Necip'le Süreyya'nın kapıya doğru koştuğu görüldü.
Aşağıdaki merdiven henüz ateş almamıştı, sadece yıkıcı bir duman boğuyor, çatırtıdan sıcaktan bunalıyorlardı. Haykırarak merdivenin üst başında bulundular, selamlık tarafına giden koridor ateş içindeydi. Harem¹ sofası kesif bir dumanla kaynıyor, Süreyya'nın odası köşede duman içinde kayboluyordu; o zaman Süreyya orada, içeri girmeye cesaret edemeyerek, "Suat, Suat!" diye haykırdı. Necip kapının önüne kadar koşmuştu, dehşetli bir sıcaklıkla boğuluyorlardı. Tekrar Necip, "Suat!" diye inledi, ikisine de bir inilti işitiyoruz gibi geldi, fakat ses şiddetli bir çatırtıyla boğuldu. Bir fırından fışkıran alev gibi yakarak, eriterek hücum eden duman içinde evvela bir saniye ikisi de tereddüt ettiler, fakat sonra Süreyya Necip'in vahşetle haykırarak içeri atıldığını gördü, "Necip" diye koşmak istedi; fakat dehşetli bir çatırtıyla tavanın yıkılıp oda kapısının ateş içinde kaybolduğunu görerek deli gibi döndü.
Boğaziçi, Mart-Şubat 1316 [1900/1901]