Şıpırdayan bir su. Sollanndaki bir derecikten sular damlaya damlaya aşağıya akıyordu; dere o kadar dar ve dikti ki, sanki kara kaya kütlesi koca bir baltayla kesilmiş gibi duruyordu: Bu belki de güneşle aydınlanmış denizlerden toplanıp gelmiş tatlı bir yağmurun son kalıntılarıydı; ama sonunda Karanlık Ülke' nin duvarlarına gelip, faydasız bir şekilde tozlar arasında dolanması ne büyük kadersizlikti. işte burada dökülen küçük bir derecik halinde kayadan çıkıyor, yolun üzerinden akarak, ölü taşlar arasında aceleyle kaybolmak üzere, güneye doğru uzaklaşıyordu.
Sam suya doğru atıldı. "Eğer Hanım'ı bir daha görecek olursam, bunu anlatacağım!" diye haykırdı. "Önce ışık, şimdi de su!" Sonra durdu. "Önce ben içeyim Bay Frodo," dedi.
"Tamam, ama ikimize yetecek kadar yer var."
"Ben onu kastetmedim," dedi Sam. "Ben şöyle düşündüm: Eğer zehirliyse veya kötü etkisini hemen gösterecek bir şey varsa, işte o zaman bana olması sana olmasından iyidir beyim, bilmem anlatabildim mi."
"Anladım. Ama bence şansımızı ya da nimetimizi birlikte denemeliyiz Sam. Yine de dikkatli ol, soğuk olabilir!"