Türkiye uzunca bir süredir kimlik spazmları içinde kıvranıyor. Avrupa ile kurduğumuz aşk-nefret ilişkisi bir ucundan İbn Haldun'un "Mağluplar galipleri taklit eder" sözünde billurlaşan bir aşka dokunuyor. Ama öte yandan, arzu nesnesinin kibri ve zalimliği hatırlanıyor, bugünün ayak oyunları geçmişin yaralarını kaşıdıkça, nefret
Sayfa 216
Reklam
Galatasaray futbol takımının Avrupa’da elde ettiği başarılardan sonra dile getirilen bir slogan pek çok şeyi açıklamaya yetiyor aslında: “Avrupa Avrupa duy sesimizi/ Bu gelen Türklerin ayak sesleri.” Bu slogan, mağlupların iniltilerinden yapılmadır. ‘Şanlı tarih’in bir gün dirileceğine duyulan samimi inanca tanıklık eder. Bir özlemi dile getirir. Tarih içimizde, bilincimizin en diplerinde yaşamaya devam eder. Milletimizin yeniden yücelmesini isteriz. Sorun şu ki bunun için pek azımız elini taşın altına koyar
Galatasaray futbol takımının Avrupa'da elde ettiği başarılardan sonra dile getirilen bir slogan pek çok şeyi açıklamaya yetiyor aslında. "Avrupa Avrupa duy sesimizi/ Bu gelen Türklerin ayak sesleri." Bu slogan, mağlupların iniltilerinden yapılmadır. "Şanlı tarih" in bir gün dirileceğine duyulan samimi inanca tanıklık eder. Bir özlemi dile getirir.
Bizim futbol yazarlarımızın ilginç bir tarih anlayışı vardır: özellikle bir yabancı takımla yapıldığı zaman, her maçı bir tarihsel olay, her yengiyi şanlı bir “tarih yazma” edimi olarak nitelerler. Böyle yengilerden sonra, spor sayfalarının yazı başlıklarında “tarih” sözcüğünden geçilmez: “Fener tarih yazdı”, “Galatasaray Türk futbol tarihine altın bir sayfa koydu”, “Ben tarihi yazarım”, vb. Nerdeyse tüm ulus tarihle yatıp tarihle kalkmaya başlar. Ama, çelişkin bir biçimde, yenilginin tarihi yoktur, olmamalıdır. Yazarlarımız açık açık ve bilinçle savunurlar bu görüşü, yenilginin hemen unutulmasını ister, oyuncunun da, yöneticinin de, yandaşın da geriye bakmaması gerektiğini söylerler. Böylece, bir başka yerde de yazdığım gibi, Fenerbahçe’nin yengisiyle sonuçlanmış bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı Fenerbahçe’nin tarihinde yer alır, Galatasaray’ın tarihinde yer almaz; tersi de kesinlikle doğrudur.
Galatasaray futbol takımının Avrupa’da elde ettiği başarılardan sonra dile getirilen bir slogan pek çok şeyi açıklamaya yetiyor aslında: “Avrupa Avrupa duy sesimizi/ Bu gelen Türklerin ayak sesleri.” Bu slogan, mağlupların iniltilerinden yapılmadır. ‘Şanlı tarih’in bir gün dirileceğine duyulan samimi inanca tanıklık eder. Bir özlemi dile getirir. Tarih içimizde, bilincimizin en diplerinde yaşamaya devam eder. Milletimizin yeniden yücelmesini isteriz. Sorun şu ki bunun için pek azımız elini taşın altına koyar. Türklüğü ancak daha çalışkan, daha ahlaklı, daha özgürlükçü, daha üretken insanlar olarak yüceltebileceğimizi pek az düşünürüz. Kendi kavimlerimizi ancak daha iyi ve daha erdemli insanlar olabilirsek yüceltiriz. ‘Türklüğü aşağılamak’tan söz ediliyor. Peki ya darbe imalarında bulunan bir emekli general, devleti soymayı alışkanlık haline getirmiş müteahhit, komisyon ve rüşveti hak telakki eden bürokrat, farklı görüşleri üniversite bünyesinde istemeyen bir rektör ne yapıyor?
Reklam
Seni Düşünüyorum Seni Düşünüyorum Türkiye Komünist Partisi, T. K. P.’m benim,
Galatasaray futbol takımının Avrupa’da elde ettiği başarılardan sonra dile getirilen bir slogan pek çok şeyi açıklamaya yetiyor aslında: “Avrupa Avrupa duy sesimizi/ Bu gelen Türklerin ayak sesleri.” Bu slogan, mağlupların iniltilerinden yapılmadır. ‘Şanlı tarih’in bir gün dirileceğine duyulan samimi inanca tanıklık eder. Bir özlemi dile getirir. Tarih içimizde, bilincimizin en diplerinde yaşamaya devam eder. Milletimizin yeniden yücelmesini isteriz. Sorun şu ki bunun için pek azımız elini taşın altına koyar. Türklüğü ancak daha çalışkan, daha ahlaklı, daha özgürlükçü, daha üretken insanlar olarak yüceltebileceğimizi pek az düşünürüz. Kendi kavimlerimizi ancak daha iyi ve daha erdemli insanlar olabilirsek yüceltiriz. ‘Türklüğü aşağılamak’tan söz ediliyor. Peki ya darbe imalarında bulunan bir emekli general, devleti soymayı alışkanlık haline getirmiş müteahhit, komisyon ve rüşveti hak telakki eden bürokrat, farklı görüşleri üniversite bünyesinde istemeyen bir rektör ne yapıyor?