Aydın olmak, modaya uygun elbise ve şapka giymek, kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, milletin beyni durumundadır. Millet sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek gelir elde edesiniz ve geceleri kahvehanelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır. Böyle olanlar aydın olamazlar. Onlar aydınların küflenmişidir. Okumuş kesimin hepsi milli düşünceyi geliştirmek, milli vicdanı uyandırmak ve milli iradeyi güçlendirmek zorundadır. Köylülere, işçilere ve kasaba halkının aşağı tabakalarına nasıl daha iyi yaşayabileceklerini gösteriniz.
Vapur Galata rıhtımına yanaşmakta ve ..
Garip şey!..
Herkes şapkalı…
O sene Türkiye’de şapka kanununun çıkarıldığını biliyordu ama böyle bir manzara göreceğini ummuyordu. Şapkalar başlarda, bir İngilizin hindû kavuğu giymesi gibi duruyor. İçten tepeye çıkma bir şey değil de, tepeden kafaya oturma… Develere de giydirseniz böyle olur.
Bir Fransız muharriri “Türkler şapkayı ruhlarına değil, kafalarına geçirdiler!” diye yazmıştı. Ne doğru! Bu muydu Fransa’ya giderken denize attığı fesin karşılığı?..
Zeki olmak, sivil kıyafetler giymek, boynunuzda devasa bir yaka ya da kafanızda modern bir şapka takmak demek değildir. Aydınlar halkın beynidir.
İnsanlara yaşama değer vermeyı, onu korumayı öğretin. Onlara sert Suomi'mizde bile her köylu ve işçinin iyi, sağlıklı ve makul bir hayat yaratabileceğini söyleyin.
İnsanlara doğruluk, düzen ve disiplini öğretin. Onlara vicdanlı olmayı, sevmeyi ve düzene saygı duymayı öğretin. Hem kendisinin hem de diğer insanların haklarına saygı duymayı da. İnsanlara kendiniz örnek olun.
John Wilhelm Snellman (Fin halk kültürünün mimarı)
Bu nasıl bir ikilem, nasıl bir acımasızlık, nasıl bir ironidir ki iç dünya ve hayal gücü, bir sarhoşluk hali veya hastalık tarafından uyandırılıp gevşetilmedikçe cansız ve atıl kalabiliyor.
Tehlikeli iyilik, ölümcül parlaklık, yanıltıcı bir mutluluk sarhoşluğu ve hemen altındaki uçurumlar; ister doğa tarafından sarhoş edici bir bozukluk, isterse de bizim tarafımızdan uyarıcı bir madde bağımlılığı şeklinde ortaya çıkarılsın, aşırılığın vaat ettiği tehlikeli tuzak işte budur.
Stephan Arkadyeviç, herhangi bi görüş edinebilmek için bir çaba harcamaz, bağlandığı görüşler de çoğunluğun giydiği şapka veya elbise stili gibi ona kendiliğinden gelirdi...
Aydın olmak, modaya uygun elbise ve şapka giymek, kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, milletin beyni durumundadır. Millet sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz ve geceleri kahvehanelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır.
Köylülere, işçilere, halkın alt
Adam, camiyi tıklım tıklım dolu bulacağını sanmıştı. Birden az bir cemaat görünce şaşırdı ama bu şaşkınlığının yersiz olduğunu anlamakta gecikmedi. Onu asıl şaşırtan, ayakkabılarını bıraktıkları rafta bir fötr şapka görmesi olmuştu. Birden tüyleri diken diken oldu. Kendisi yol boyunca takkesini çıkarmamıştı. Farkında olmadan başını yokladı, takkesi yerindeydi
Dans et bana, lütfen,
sanki saçlarının üstünde
ışık yılları birikmiş
bir yıldızmışsın gibi,
gülümse
ben de dans edeceğim sana,
sanki ben karanlıkmışım gibi,
kafamın üstünde şapka gibi duran
yarasa yığınıyla!