"Bir fısıltı var; çok inceden duyduğum Sönük bir fısıltı, tam olarak duyamadığım ama tanıdık bir ses sanki daha önceden konuşmuştuk. Yok yok aslında hiç konuşmadık, tanımıyorum kendisini ama hiç yabancı da değil. Sanki böyle içimde ve ona ihtiyacım olduğunda hemen bana sesleniyor... Aslında bu çok farklı bir şey; Nası anlatsam böyle, bazen gece yarısı eve döndüğüm oluyor. Sokaklar boş yapayalnız yürüyorum. Bazen de onunla birlikte yürüyorum.. Kimsin diye hiç sormadım. Durmadan benimle konuşuyor, fısıldıyor, benimle yürüyor, benimle büyüyor... Hani delice gibi gelecek, belki de deli diyeceksiniz bana; bazen onun fısıltısını duymak için yalnız kalmak istiyorum. Gece Geç saatlerde eve dönmüyorum. Benimle yürüsün diye en ıssız caddeleri seçiyorum. Galiba benim olmayan beni seviyorum.. Evet evet seviyorum ve özlüyorum.. Bu bende çok ciddi bir saplantı oldu,galiba deliriyorum..."
...Senden sonra ne mi oldu? Bir soğuk rüzgar esti, tüylerim ürperdi ve sonra sessizlik uzun, uzun süren bir sessizlik, gömdüm seni sayfaların arasına kapadım! Ve bir daha hiç...
YouTube kitap kanalımda Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabını yorumladım : ytbe.one/CwJC6YxG8do&
İçselleştirmelere doyamadığım, hatıralarıyla birlikte Ring Caddesi'nde dolaştığım, dönemin siyasetini ve erkek-kadın ilişkilerini en iyi kurguya döken yazarlardan biri: Stefan Zweig.
Zweig, novellalarında tezatlıkları seviyor.
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CpQMRltNmGL
Bilinen bir adamdan bilinmeyen bütün kadınlara...
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak her yaşa uygun harika kitaplar önerdim. O yüzden kitap önerisi alabilmek için yorumlara
"Sana, beni asla tanımamış olan sana."
Bu cümlede tüm kitabın özetini bulacaksınız aslında..
Birçok arkadaşımın tavsiyesiydi bu güzel kitap, oturduğum yerde birbirinden farklı duygusal anlar yaşadım sayesinde..
Bir kadın düşünün; aşık, kör ve her şeye rağmen umutlarını hiç yitirmeyen.. Bir kadın düşünün; bilinmeyen, tanınmayan ve hiçbir
•
Zweig gerçekten enteresan bir yazar. Çok sevdiğim yazarların bile okunamaz derecede kitapları varken zweig ilk novellarında bile kendini okutuyor. Erkek olmasına rağmen bir kadının aşkını yazması da hayalgücünün kuvvetini gözler önüne seriyor.
“Sana, beni asla tanımamış olan sana.” Bu cümle kitabın özeti gibi. Kitabın bir aşkı anlattığını
Baştan belirteyim garip garip anlamlar çıkmasın, burada yazarın şahsı ile ilgili düşüncemi değil, eserle ilgili görüşlerimi paylaşıyorum ama yazara toz kondurmayız derseniz yapacak birşey yok, okumamanızı, ya da okumadan yorum yapmamanızı tavsiye ederim. Sadece ESERLE ilgili düşüncelerimi ve deneyimimi yazmaya başlayayım o zaman!
Bazen bazı
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır.
Yazarın hayatına yer vermeyeceğim, doğrudan kitabımızın incelemesine geçelim.
Kitabın mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup
Bu kitabı bir cümle ile özetle derseniz şunu söyleyebilirim:
Yalnızca okursanız anlayamazsınız, içine girerseniz çıkamazsınız!
Lou Salome küstahça sayılabilecek bir notla Dr. Breuer ile görüşme talebini iletmiş ve bunda başarılı olmasıyla olaylara ilk adımımızı atmış oluyoruz bizde. Her şeyin başı sayılabilecek bu notun sonrasında olanlar ise
Bu incelemede kurduğum cümleler sadece kendi fikirlerim veya başka kaynaklardan alıntıladıklarım değildir. Aşağıda yazanlar, kitabı okurken altını çizdiğim cümlelerin benim kafamda yeniden kurulup, özet mantığına çevrilmiş halidir. Yani, yazarın asıl anlatmaya çalıştığı veya özeti, bir bakıma kitabın bölümler halinde tahlili de diyebiliriz.
1.
Kız çocuklarınızı 6 7 yaşlarındaki erkek çocuklarından ötürü okula gönderemiyorsanız oturun erkek çocuklarınızı ve bizzat kirli olan bu pis zihniyetinizi eğitin. Gelin size "Heterojen Sınıf"tan bahsedeyim. Her şeyi eğitim ve psikoloji temelinde anlatacağım, lütfen bunları dikkate alarak yorum yapın.
İlkokul 2.sınıfa giden öğrencilerden
Herkes bilsin çok güzel bir kitap okudum…
Nereden, nasıl, hangi şekil kitap hakkında düşüncelerimi anlatacağımı bilemiyorum. Bir kentteki bir devrin başarılı bir şekilde anlatılmasını mı anlatayım, takıntılı, hayatını güzel bir kadına indekslemiş ve çevresindekilerin ne diyeceğini artık hiç önemsemeyen aşık bir adamı mı anlatayım, yoksa güzel,