Anna Karenina’yı bir kez daha izledim. Filmin başında açtığım Carmenere üzümü ağırlıklı sek kupajı mideme indirirken şarap olmazsa elimi bile sürmeyeceğim Parmezan peynirinin, her birini yaklaşık birer gram halinde kestiğim parçalarını birer ikişer yoğun sek şaraba katık ediyorum.
Filmin sonunda ağzımda Parmezanın buruk tadı, damarlarımda
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler
_Tanrı, ilk masondur. Masonlar
_Orospu çocuğu. Marques de Sade
_Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson
_Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
Bu gece mezopotamyanın bütün güzellikleri bulaşmış üzerine.
yeni açan bir menekşe çiçeği kokusu,
mavi beyaz bir erik çiçeği rengi, yeni bulunmuş bir midye tanesindeki inci
ve birde el yapımı bir süryani şarabı tadı;
Bu gece herşey sana benziyor.
Gül der ki yüzüm yüzlerden güzelken
Ezer suyumu çıkarırlar bilmem neden. Bülbül de şöyle der ona sanki içinden:
Bir yıl dert çekmeden var mı bir gün sevinen?
Menekşe mor boyalar sürerken gömleğine, Seher yeli el atarken gülün eteğine,
Aklı olan gümüş bedenli sevgilisiyle
İçer şarabı, döker kadehi yüreğine.
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben.
Büyükse de isyanım, kötülüklerim,
Yüce Allah’dan umut kesmiş değilim;
Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın
Rahmete kavuşur elbet kemiklerim.
Allah’ım bir geçim kapısı açıver bana;
Kimseye minnetsiz yaşamak