Gökyüzünün dört bir yanına kişiliğinizi savurmuştunuz ya, şimdi de onu tekrar derleyip toplamanın ne kadar zahmetli olduğunu görün bakalım!
Reklam
Bütün alışkanlıklar çok geçmeden zorunluluğa dönüşür. Düşünmek için zehre başvuran bir insan çok geçmeden zehirsiz düşünemez olur. Körelmiş hayal gücü artık esrarın veya afyonun yardımı olmaksızın işlemeyen bir adamın tüyler ürpertici yazgısını düşünebiliyor musunuz?
Zaten her gün daha küçük ödüller için daha büyük cezaları göze almıyor musunuz ki ?
“Gel hadi, az daha ileri, mutluluk işte burada, iki adım ötede, sokağın köşesine gel. Henüz gam kıyılarını büsbütün gözden kaybetmiş, engin hülya denizlerine ulaşabilmiş değiliz; ha gayret dostum, topla gücünü, bacaklarına söyle, zihnine itaat etsinler.”
Sayfa 15
Durmadan kımıldanır iki yanımda Şeytan, Yüzer çevremde ele gelmeyen hava gibi. Duyarım ciğerimde onu yanan, tutuşan Sonsuz, tedirgin salar içime istekleri. Ara sıra bilip sanata düşkünlüğümü Döner en güzel kadınlara döner dünyada. Aldanıp sudan sözlerine tanrının günü, Alışır dudaklarım en alçak şuruplara. İşte böyle giderim, Tanrı gözünden ırak, Yorgun, tedirgin, soluk soluğa ağlıyarak Issız, derin Can sıkıntısı ovalarına. Atar böylece şaşkınlık dolu gözlerime Kirli giysiler, açılmış yaraları sonra, Korkunç Yıkım'ın kanlı takımını yıllarca!
Reklam
Ne dersin bu akşam, sen garip kişi, sen biçare, Ya sen kalbim, sen ki vaktiyle çiğnendin ey kalbim, Ne dersin en güzel, en iyi, en sevgili yare, İlahi bakışıyla nasıl şenlendin ey kalbim? Feda olsun gururumuz onu övmek yolunda! Dünyaya değer emreden sesindeki tatlılık Meleklerin kokusu var o latif vücudunda; O gözler bize esvap giydirir safi ışık. İsterse geceleyin ıssızlık içinde olsun, İsterse sokakta kalabalık içinde olsun, O hayal havada rakseden bir meşale her dem! Bazen de konuşur: ben güzelim emrediyorum, Hatırım için yalnız güzel sevmeni istiyorum; Baş koruyan meleğim ben, ilham perisi.
Maesta Et Errabunda
Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra, Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan Bambaşka denizlere, bambaşka semalara, Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından? Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra? Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün! Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak? Arasıra der mi ki Agathe'ın ruhu,
Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplariyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.