Seninle aynı şeye gülmüyorduk artık, Ve Gözlerini kaçırıyordun, Aslında önemsemiyordun da sözleri, Beklemiyordun beklendgin gbi, Özlemiyordun özlendigin gibi, Gururunu kırıp yazmıyor aramıyordun da, Ve karabulutlar çöker geceye,güne,günceye, Yagmur olup rahmet mi getirir, Boran fırtına olup yıkar dagıtır mı bilinmez, Kara bulutlar, sararan ve dökülen yapraklar.. 1kul
Yaşını soruyor korkular, ürküler, rüyalar Uyanıyorum, saymıyorum. Özelliğini anlatıyor taşlar, topraklar Sararan düşen yapraklar. Kocaman kocaman ağaçlar. Dinlemiyorum. Tomurcuklara, çiçeklere bakıyorum.
Sayfa 101 - Adam yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Olsam, Kuşların açlığından toplanıp sardığı taş, Taşları olsam, Geceyi uyaran ve yolları Ve dalsam ağaçların avuçlarına Yeşil dalların yuvalarına, düşün ve yiğitçe Sararan yapraklara Nerede olursa olsun bir gündoğumunda kalsam, Garip ve Kalsam tanıdık bir yüzün gizlerinde.
Sabirli olmali ve zamana birakmali..
İnsan ömrü hayatında türlü sıkıntılardan imtihan edilmektedir. Yaşadığımız Bu sıkıntılar bazen işer gibi görünür ancak dizilere hayırlı haberlerini sızısı olarak geri döner. Bu yüzden bazen neyin şer Neyin hayır olduğunu anlamak için sabret zamana bırakmak gerekir. Doğada da böyle değil midir? Sonbaharda dökülen yapraklar düşünün çırılçıplak hala maaşları düşünün ve okuyun tabiatı.. Bazen sonbahar olur ve ağaçlar çıplak kalır. Tüm yapraklar şikayet etmeden; sessizce, huzurla dökülürler. Geldikleri toprağı karışırlar. Gökyüzüne uzanan çıplak ağaçların güzelliği başkadır ve onların yüreklerinde olağanüstü bir güven olmalıdır. Çünkü içten içe eski yaprakları gittiyse yenilerinin geleceğini bilirler. Ve kısa bir süre sonra yeni yapraklar, daha taze, daha genç, daha narin yapraklar çıkmaya başlar. Bu nedenle sabretmeli ve gönlümüzdeki ve başımızdaki sıkıntıların sararan yapraklar olduğunu, sararan yaprakların dökülüp yeniden daha taze daha narin daha güzel günlerin belirtisi olan yaprakların hayatımıza olacağı inancıyla sabretmeli ve zamana bırakmalı her şeyi..
Ey Sonbahar!
Asırlardır herkes sonbaharı yazdı, çizdi. Renk paletinin solgun, hüzünlü tonlarıydı sonbahar. Pervasız çocukluğun yasaklı günleriydi. Bam telinin titrek sesiydi sonbahar. Oysa sadakatti sonbahar. Yaslı günlerin kötü gün dostuydu. Çorak arazilerin kurtarıcısı, kurak günlerin rahmetiydi o. Kimse görmedi, kimse anlamadı sonbaharı. Oysa o esen rüzgâr uğultularıyla seslendi hep. Yaprak hışırtılarında saklıydı anlattıkları. “Hiç duymaz mısınız?” dercesine haykırdı kara bulutlar. “Hiç görmez misiniz?” diye süzüldü sararan yapraklar. Sonbahar sanatçıların sanatına ilham oldu hep. Oysa sanatın kendisiydi sonbahar. İlkbaharın ve yazın tumturaklı haline inat, hayatın gerçek yanını haykırdı hep, bıkmadan. Kara kış bile bembeyaz bir örtü gibi anımsandı da onun kadar yargılanmadı hiç. Kalemi çoktan kırılmıştı onun. Sararan yapraklarla özdeşleşti solgun umutlar; süzülen gözyaşlarının adı oldu sonbahar. Ey sonbahar! “Her şer görünende vardır bir hayır” dedikleri sen misin yoksa? Sokakta ki hayvana bir yudum su, evde ki insana bir sokum ekmek… Yaralarda değil de Yaradan’da bulmak seni… Kâinatın en büyük sanatçısının en ünlü eseri… Sonbahar… Recep KAYABAŞI
228 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.