Eski Japon kültüründe, parıldayan her şey değersiz ve bayağı kabul edilirdi. Çünkü, bu kültüre göre, parıldayan bir nesne yenidir ve bu yüzden, kullanımdan kaynaklanan soylulukla değer kazanmamıştır. Eskimiş, pek çok kez çay içmekten sararmış bir fincan, sabrımızı, özenimizi aktardığımız, bizimle yaşamış bir eşyadır. Hem bize hizmet etmiş hem de zamanla huylarımızı, duygularımızı yüklenmiştir. Gerçek dostluklar da zamanın sararttığı fincan gibidir. Dostluklarda da gündelik eşyalarda olduğu gibi çatlaklar ve gölgeler bulunabilir. Ancak, eskimiş fincanımızı fırlatıp atmadığımız gibi, dostumuzu da kolayca hayatımızdan çıkarmayız.