“Torunları onu her şeyin sakinleştiği bir zamanda tanıdılar. Sarhoş gemi battıktan sonra fırtınaların uzaklaştığı bir zamanda.”
Sayfa 112Kitabı okudu
Ah nice beklesem, ellerim bomboş Yeşil bir denizden gelmez bir gemi Yine âvâreyim ben yine sarhoş Ne o beni bulur,ne ben gölgemi
Reklam
Dürtülerin serbest bırakıldığı,dünün günahının bu gününün mübahı olduğu bir dünyada,insan da sarhoş bir gemi gibi,o limandan bu limana yalpalıyor…
"Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz!" Şaşırtıcı olan, "Yarılsın artık bu tekne"dir, bunu söyleyen gemidir, Sarhoş Gemi, ve argoda "tekne" bacak demektir. On yedi yaşındayken, Rimbaud: "Yarılsın artık bu tekne!" diyor, yani "Yarılsın artık bu bacak!" Ve otuz yedi yaşındayken, deniz kıyısında, Marsilya' da, bacağını kesiyorlar.
Sayfa 181Kitabı okudu
Sevgilinin Ölümü
Onu deli gibi sevmiştim. İnsan niçin sever? Dünyada tek bir varlığı istemek, kafamızda tek bir düşünce, kalbimizde tek bir arzu, dudaklarımızda tek bir isim yaşatmak. Garip bir şeydir bu; öyle bir isim ki, kaynaklarından fışkıran su damlaları gibi, ruhumuzun derinliğinden dudaklarımıza kadar yükselir; bu ismi her yerde, her an bir dua gibi yavaş
Dürtülerin serbest bırakıldığı,dünün günahının bugünün mübahı olduğu bir dünyada,insan da sarhoş bir gemi gibi,o limandan bu limana yalpalıyor..
Reklam
Dürtülerin serbest bırakıldığı, dünün günahının bugünün mübahı olduğu bir dünyada, insan da sarhoş bir gemi gibi, o limandan bu limana yalpalıyor.
Hiçbir zaman bu toplumdan olmadım. Acı çekerken şarkı söyleyenlerdenim
sen istediğin kadar sokağa çıkıp insanların şapkalarını başlarından uçur, önüne çıkan bir kapkaççıyı geçerken kurşunla, boşuna, bir işe yaramayacak: düşkünler yurdunun yatakhanesinde yatağın çoktan yapılmış, lanetli şairler sofrasında yerin ayrılmış. sarhoş gemi, sefil mucize: harrar, bir panayır eğlencesi, turistik bir gezidir. her şey öngörüldü, her şey en ufak ayrıntısına kadar hazırlandı: büyük aşklar, soğuk alaycılık, ıstırap, bolluk, egzotizm, büyük serüven, umutsuzluk. sen ruhunu şeytana satmayacak, ayaklarında sandaletlerle gelip kendini etna'ya atmayacak, dünyanın yedinci harikasını yıkmayacaksın. ölümün için her şey çoktan hazır: seni öldürecek top güllesi çok uzun zaman önce eritilip döküldü, tabutunun peşinden ağlayacak kadınlar çoktan tutuldu.
Sayfa 33
Reklam
Kadeş Rezâleti
... Gençlik kolları eliyle sözde Atatürkçü bir gençlik oluşturmaya karar vermişlerdi. İşte 18 Mart 1962'de tarihe "Kadeş rezaleti" diye geçen, gençliği Çanakkale'yle buluşturma gezisi düzenlenmişti. Kadeş adlı vapura doldurulan kızlı erkekli bin kadar genç, sözüm ona çağdaş gençlik dernekleri tarafından özel olarak seçilmişti. İşin tuhafı, gemiye yalnız genç kızlar ve erkekler değil, aşırı miktarda içki de doldurulmuştu. Düşünün, Çanakkale şehitlerini ziyarete gidiyorsunuz, anneleri babaları yanlarında olmayan bir gemi dolusu genç ve kasalarla içki alarak yola çıkıyorsunuz. Niyet ne? Faşing mi? Yolculuk beklenebileceği gibi tam bir rezaletle sonuçlandı. Sarhoş olup gece boyu dans eden, yerlerde sızan, olmadık cinsel rezaletlere imza atan bu seçkin gençliğin Çanakkale'ye çıktığında ayık gezebildiğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Cümbür cemaat lokantalara dalmışlar, içkiler, naralar gırla devam etmiş ve bin kişi içinden şehitliklere gidecek topu topu 40-50 genç ancak bulunabilmişti.
Sayfa 166 - Timaș Yayınları, 1. Baskı, Eylül 2007Kitabı okudu
n
nâ-bercâ:(f.b.s.) yersiz, yolsuz, (bkz: nâ-becâ). nâ-bûd: (f.b.s.) 1. yok olan, bulunmayan. (bkz: ma'dûm). 2. sonradan yok alan. 3. iflâs etmiş, perîşan olmuş, (bkz. muzmahil). nâ-çâr: (f.b.s.) 1. çaresiz, ister istemez. 2. …zorunda kalmış, (bkz. mecbur, muztar). 3. zavallı, (bkz. bî-çâre). nâdânî: (f.b.i.) 1. bilmezlik, (bkz: cihâlet). 2.
342 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.