ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Eskiden böyleydi, insanlar duygularını çiçeklerle anlatabiliyordu. Her duyguyu yansıtan bir çiçek olurdu. Mesela hayal kırıklığına uğrayanlar sarı karanfil gönderirlerdi. Anlayış bekleyenler pembe lale gönderirlerdi. Sarı fulya beni asla unutma demekti. Beyaz karanfil saflığı, temizliği ve sonsuzluğu simgelerdi. Gelin arabaları da beyaz karanfille süslenirdi… Neden bilmiyorum ama eskiden çiçeklerin bir hayli anlamı vardı. Şimdi internetten sipariş verilen bir obje oldu.
Sayfa 53 - Hayy kitapKitabı okuyor
Reklam
MAMİK (BİLMECE)
Qesra spî, bê pencere û bê derî, Beyaz saray; penceresiz, kapısız, Tê de rûniştî ye bûkeke zerî. İçinde oturmuş sarı bir gelin kız.
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere Şimdi dağlarında mor sümbül vardır. Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde sarı gül vardır. O çay ağır akar, yorgun mu bilmem? Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem? Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem? Yüce dağ başında siyah tül vardır. (Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI)
Sen aklıma düşünce ne güzel heceliyor Bir kekeme dört kitabı Sen aklıma düşünce bendeki tuhaflıklar Bir bir yok oluyor, bitiyor bendeki bu yabani başkaldırış Toplanıp dert ediniyorlar ülkeyi konken oynayan kadınlar Sen aklıma düşünce bir kuyunun içinde Yusuf’a mektup geliyor kör olmamış babası Ve anlıyor “bir ülkeye hükümdar olacak” güzel yüzlü o çocuk Sen aklıma düşünce Diyarbakır Radyosu “Sarı Gelin” çalıyor Sen aklıma düşmüşsün, ben içine türkünün"
En sevdiğim satırlardan ..
Sen aklıma düşünce Diyarbakır radyosu "sarı gelin" çalıyor
Reklam
"Kuş kanadı kalem olsa yazılmaz bizim derdimiz."
Sayfa 126Kitabı okudu
Metin. Nazif Bey'in oğlu Metin, Celal'in asker arkadaşı, can yoldaşı idi. Bizi, Celal'le beni buralara getiren oydu. Bitli turistlerle sabahlar, esrar içer, benzi sarı, gözleri kan çanağı dükkâna dönermiş. Üç beş eve de getirdi Celal. Dolma, çorba koydum önüne. Gölge gibiydi. Taylan Özgür'ün öldürüldüğü o kasım gecesi kayboldu, biliyorum. Saadet Hanım haberi radyodan duymuş, ağlamıştı. Bir gün önce sobayı kurmuştuk ve tavada uyduruk gözleme yapıp aşağıya indirince o halini görmüş, telaşlanmıştım. Akrabası sanmıştım. Sonraları akrabamız olduğunu varsaydığımız çok çocuğa, birlikte ağlamayı Saadet Hanım'dan öğrendim. Metin'inse ne dirisi ne de ölüsü bulundu. Nazif Bey iyice kötüleşti. Her söylentinin ardına düştü. Küçük Ayasofya'dan Yedikule'ye her izbeye, viraneliğe baktı. Saatlerce dükkânın duvarında asılı duran ve pîrimiz dediği Nikolai Andreomenos'un kap kalın bıyıklı ve gür sakallı portresinin karşısında oturdu, düşündü. Vitrinindeki rötuşlu gelin-damat fotoğraflarını kaldırdı.
Sayfa 74 - "Ayapera " Havalar Yine IsınacakKitabı okudu
Uygur kağanı bir Uygur prensesini gelin olarak T'ang sarayına gönderdi. Bayan Çor'un hedefi evlilik yolu ile akrabalık kurmak suretiyle T'ang hanedanını etki altına almaktı. Yine birçok devlet adamını başkente yollayarak, yeni diplomatik girişimlerde bulundu. Arkasından kendisi çıktığı büyük seferde Çinli devlet adamı Ku-o Tsu-i ile
Sayfa 84 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Reklam
Sabahdan bizim pınara İki gelin bir kız geldi. Üçünün de donu yeşil. Sanasın göle kaz geldi
Sarı rubalı Şafak yayılıyordu yeryüzüne, gök güreten Zeus açmıştı tanrılar kurultayını en yüksek yerinde çok doruklu Olympos'un. Konuştu o, kulak verdi tanrılar tekmil: "Tanrılar, tanrıçalar dinleyin beni, bakın ne buyurdu göğsümde yüreğim, boşa çıkarmaya yeltenmesin bu sözümü hiçbir tanro, ister erkek olsun ister dişi, doğrulayın beni hepiniz birden, ben de çabucak bitireyim şu işi, bir tanrı Troyalılara ya da Danaolara yardıma yeltenirse, Olympos'ta kötek yiyip dönecek gerisingeri, alıp kara dumanlı Tartaros'a atacağım onu, ta derinere, yerin dibindeki çukura, orda demir kapılar, tunç eşikler var, gökle dünya arası kadardır Tartaros la Hades arası. Görürsünüz o vakit ben neyim. İsterseniz tanrılar, gelin deneyin, altın bir halat sarkıtın gökten, tekmil tanrılar, tanrıçalar, tutup çekin o halatı, harcayın olanca gücünüzü, yine indiremezsiniz efendiniz Zeus'u yeryüzüne. Ama ben bir çekersem şöyle iyicene, alırım yukar sizi de, toprağı da, denizi de, bağlarım Olympos'un bir sivri doruğuna halatı, havalarda uçuşur ne var ne yok hepsi. Tanrılardan, insanlardan üstünüm ben böylesine."
Sayfa 157
Sarı Defterdekiler
Nazlı gelin güzellikte birinci. Ağzı elmas kutu da dişleri inci. Koynunda yetirmiş narı turuncu. Birini aşığa ver nazlı gelin
Sayfa 39 - YkyKitabı okuyor
Sarı Defterdekiler
Sabahdan bizim pınara İki gelin bir kız geldi. Üçünün de donu yeşil. Sanasın göle kaz geldi
Sayfa 20 - YkyKitabı okuyor
Ayıklama
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır. Dikenler içinde sarı gül vardır. ... O çay ağır akar, yorgun mu bilmem? Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem? Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem? ... Feryadıma karşı aks-i seda yok; Daima çalkalanır bir gönül vardır.
489 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.