Sarı rubalı Şafak yayılıyordu yeryüzüne,
gök güreten Zeus açmıştı tanrılar kurultayını
en yüksek yerinde çok doruklu Olympos'un.
Konuştu o, kulak verdi tanrılar tekmil:
"Tanrılar, tanrıçalar dinleyin beni,
bakın ne buyurdu göğsümde yüreğim,
boşa çıkarmaya yeltenmesin bu sözümü hiçbir tanro,
ister erkek olsun ister dişi, doğrulayın beni hepiniz birden,
ben de çabucak bitireyim şu işi,
bir tanrı Troyalılara ya da Danaolara yardıma yeltenirse, Olympos'ta kötek yiyip dönecek gerisingeri,
alıp kara dumanlı Tartaros'a atacağım onu,
ta derinere, yerin dibindeki çukura,
orda demir kapılar, tunç eşikler var,
gökle dünya arası kadardır Tartaros la Hades arası.
Görürsünüz o vakit ben neyim.
İsterseniz tanrılar, gelin deneyin,
altın bir halat sarkıtın gökten,
tekmil tanrılar, tanrıçalar, tutup çekin o halatı,
harcayın olanca gücünüzü,
yine indiremezsiniz efendiniz Zeus'u yeryüzüne.
Ama ben bir çekersem şöyle iyicene,
alırım yukar sizi de, toprağı da, denizi de,
bağlarım Olympos'un bir sivri doruğuna halatı,
havalarda uçuşur ne var ne yok hepsi.
Tanrılardan, insanlardan üstünüm ben böylesine."