Yazın bütün daireler doluyor, evlerin önündeki kumsal şenleniyor, çoluk çocuk denize girilip
çıkılıyor, akşamüstleri beş çayıyla sıcak simitler yeniliyor, akşamları balkonlarda rakı sofraları
kuruluyordu. Ama kışın sitede ancak beş altı aile kalıyordu. Bunların da çoğu bizimkiler gibi emekli
takımıydı. Zamanla evler mor, pembe, kırmızı, sarı begonvillerle kaplanmış ve mahalleye nefis bir
Ege görüntüsü vermişti.
Taksi site kapısından girerken buraları çok özlemiş olduğumu fark ettim. Havadaki yoğun iyot
kokusu daha uçağın merdivenlerinde çarpmıştı beni. Mahalleye girince de ilk gençlik anılarım
canlandı. Akşam karanlığı çöker, sular kararırken evlerden yayılan kabak kızartması kokusu yazın
simgesi gibi gelirdi bana. Gece kumsalda ateş yakıp gitar çalınan o sihirli geceler, yakamozlanan
denize girip yüzmeler, ilk flörtler, kuytu bucak gizli öpüşmelerin baş döndürücü tadı.