“Bilgi, inanç, hoşgörü, fedakârlık, merhamet, adalet ve eşitlik açısından bu ülkede dincisi de yarımdır, aydını da. Köylüsü de yarımdır, şehirlisi de. Milliyetçisi de yarımdır, muhafazakarı da. Ateisti de yarımdır, şovenisti de. Komünisti de yarımdır, liberali de. Cumhuriyetçisi de yarımdır, halkçısı da. Bu nedenle herkes her şeydir, bu topraklarda. Çünkü kolay olan bu. Tek bir konuda derinlemesine bilgi ve fikir sahibi olup söylemlerle eylemleri ya da eylemlerle söylemleri aynı noktada birleştirmek içinse yerine göre koca bir ömrü tek salise düşünmeden o uğurda harcamak gerektiğinin zorluğundan olsa gerek herkes oportunist ve şark kurnazıdır. Ama sorsan, hiç kimse bu saydığım yarımlardan herhangi birini tam manasıyla sevmez ve onlara güvenmez. Hatta her fırsatta hepsini yerden yere vurur. Gel gör iş az bir şeye çıkara ve ranta geldi mi, en ateşli savunucuları kendileri kesilir. Bu yüzden boş ver hepsini. Şeytan görsün yüzlerini..."
108 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Fatih Kerimi bir Tatar aydını olmasına rağmen, ortaya koyduğu fikirler, yaşadığı çevreyi aşmış, Rusya'daki Müslüman Türkler, hatta tüm Türk ve İslam Dünyası ile ilgilidir. Kitabın başında İsmail Bey Gaspıralı ve Ceditcilik hareketinden bahsedilmesi okuyucunun ufkunu açmıştır. " Dilde, fikirde, işte birlik" in bugün bile önemli olduğu aşikârdır. 'Ondan Bundan' adlı eser, Fatih Kerimi'nin 1904 yılında Tiflis'te yayımlanan Şark-Rus gazetesine yazdığı makale ve mektuplardan oluşmaktadır. Rusya'nın egemenliği altında yaşayan Tatarların içinde bulunduğu geri kalmışlığın temelleri, sebep ve sonuçları gözler önüne serilmiştir. Özellikle Müslüman din adamları üzerinden tüm toplumun hastalığı tespit edilmiştir. Çözüm yollarının ısrarla ilimde olduğu vurgulanmıştır. Mektep ve matbuata olan ihtiyaca dikkat çekilmiştir. Aslında 100 yıl sonra Türk-İslam Dünyası'nın durumunda çok büyük bir değişiklik yoktur. Hala kendi içinde çekişmelere devam etmekte, medeniyet için okul ve yayınların geliştirilmesine ihtiyaç duymamaktadır. Yeniden ayağa kalkabilmemiz "Dilde, fikirde, işte birlik"le başlayacak ve fedakarlık duygumuzun gelişmesiyle yükselecektir.
Ondan Bundan
Ondan BundanFatih Kerimi · Bengü Yayınları · 202012 okunma
Reklam
391 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Huzur'a Giden Yolun Şahidi
Arafta kalmak kadar insana hüzün verici bir durum yoktur. Zira, arafta insana huzur namına bir şey yoktur. Kişi, kesin bir sonuca sahip değildir ve geldiği yerlere olan bağı zayıflamıştır. Çünkü geldiği yerde aradığını bulamadığı için maddi veya manevi bir yolculuğa çıkar insan. Sorularına, sıkıntılarına, bunalımlarına bir cevap, bir derman, bir
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 200816,3bin okunma
Önsöz
Dünya tarihi, birbiriyle sürekli mücadele eden iki haşarı kardeşin hikâyesidir aslında. Yerkürenin Doğusundaki halkın desteğiyle uzunca bir zaman galip olan mânâ, üstünlüğünü, Batının aklını arkasına alan kardeşi maddeye bırakmak zorunda kaldı bir süredir. Işığın Doğu'dan geldiği asırlarda Doğu'nun mânâ âlemini şekillendiren temel öğreti
Kapı Yayınları ☪ 3.Basım 2015Kitabı okuyacak
168 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
“Şu mektuplar senden ve benden bahtiyar, gidip gelen onlar ama içinde hislerimizi taşıyorlar. Onun da kimseye ağırlığı yok.” Mektup, tüm edebi türler içinde belki de en fazla duygular, sohbetler barındıran türdür. Duyguları, haberleri beyaz kağıda yoldaş edip de muhatabının yanan yüreğine derman oluverir. İşte iki gönül insanının birbirlerine
Gurbetname
GurbetnameSamiha Uluant Ataman · Kubbealtı Neşriyatı · 201837 okunma
250 syf.
·
Puan vermedi
Cemil Meriç 'in doğduğu dünyayı ve üstadın hayatını ustalıkla anlatmış bir eser! Eminim ki bir çoğunu bir şekilde aktarmalarda, alıntılarda, duyduğumuz Cemil Meriç'in sözlerini hatırlayalım mı ? Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır. Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, açlık,
Bu Ülkenin Aydınlık Nöbetçisi Cemil Meriç
Bu Ülkenin Aydınlık Nöbetçisi Cemil MeriçMirza Muhammed Atan · Storyside · 201935 okunma
Reklam
Şark Aydını
“Sosyalist ahlâk’, yahut ‘insancıl namus’ mu? Kısa vade ‘Gerçeklik’ önünde yenilenlerin ahlâkı ve namusu aranır. ‘Küçükburjuva’ alışkanlıklarını bırak. Gömülenler tanıklık edemezler. Düşman, enayi değil gizli dosyasını yaysın. Tarihi dosyalar ele geçse ‘BEYAZIT MEYDANI’ ne güne duruyor? Buna karşılık, ŞARK aydını demişler ona. ‘LALE’yi, isterse bir soylu çiçek, dilerse boyuna takılmış kızgın demir anlamına çekiverir. Sen Edebiyata, Şiire, Müziğe, Tiyatroya, Romana davula zurnaya bak. Babasını satmaya ‘Evrensel deha’ ihanete ‘TAKTİK inceliği’ denilir. Kâğıt bu: Üzerine yazılanı ‘almam’ diyebilir mi?”
Sayfa 38 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
İkinci Abdülhamid'in sütkardeşi Nuri Bey, 1871 Haziranı'nda İbret'te Enternasyonal'in methini yapar. (...) Kapitalle emek arasında hissettikleri çatışma, Hazret-i Muhammed'in servet hakkındaki düşüncesine benzer. Servet kötüdür, çünkü insanı zalim yapar. İslâm dininde sınıf tezatları korkunçlaşmamıştı, adalete dayanıyordu İslâm. Doğuş imtiyazı tanımıyordu. Bu itibarla Genç Osmanlılarla sosyalizmin ilk teması sempatik olmuştu. Fakat sosyalizm Batı'yı kurtaramazdı. Onlara Müslüman olmalarını tavsiye ediyorlardı. Bu sempati I.Tanzimat'tan sonra da devam eder. Şemsettin Sami Bey Mihran Efendi'nin Tercüman-ı Şark'ında Gotha programının şeriat-ı Ahmediye'ye uygun olduğunu yazar. Türk aydını daima kendi mazisine bağlı kalmış, yeni değerleri hep bu geçmişi açısından görmüştür. Genç Osmanlılar halihazır düzeni beğenmiyorlardı, bu itibarla Batı'nın ilerici çevreleriyle temas etmeleri tabiî idi. Sosyalizme gösterdikleri sempati, onu Müslümanlığa yakın bulmalarından ileri geliyordu.
Resim