"Bedenlerin geride durduğu, ruhların sevgiyle beklediği, yalnızca fikirlerin sarmaş dolaş sevgili olduğu düşünsel aşklar... Bunun adına 'dostluk' diyorlar."
İşgale uğrayan bütün memleketlerin,asırlardan beri başına gelenler tabi bizim başımıza da gelmiş, vatan muhabbetini, millet sevgisini, her çeşit hamiyet ve kahramanlık o zamana kadar hiç kimseye, bilhassa cephelerde köpekler gibi düşüp ölenler bırakmayan beyler, paşalar, zenginler, münevverler, alimler, serbest meslek erbabının sivrilmişleri. -Tabii hepsi değil fakat yüzde doksan sekizi- birdenbire düşmanla sarmaş dolaş olmuşlardı. Düne kadar Türk ordusuna küflü saman, kurtlu bakla ne vesaire veren ve milyonlar kazandıktan başka bir de harp madalyasına layık görülen müteahhitler,derekap düşman ordusuna en birinci malzeme satmaya başlamışlardı.
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.
Bu dünya ne tek tek yaşamakta,
bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde,
bu dünya ne parada, ne pulda,
ne kalleşlikte, ne zulümde.
Bu dünya aşkın içinde, alın terinde.
Çok olun, çocuklar, çok
Bir evi, bir yastığı, bir ekmeği,
Bir ömrü bölüşsek ya ?
Sarmaş dolaş kollar uyutsa,
Yanakta bir dudak ıslaklığı uyandırsa hani.
Ve ben yazsam sana.
-Çiçekler yeşil kalsın-
Şiirler dursa baş ucunda.
ÇOK GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ KESİNLİKLE OKUNMALI....
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez....
Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti
Seriyle geç tanıştığım için Melez Prens'i okumam lise 2. sınıfa nasip oldu. Kitap bende okulun reviri ile birleşmiş durumda. Hocalara rahatsız olduğumu söyleyip revirde sıcak su torbasıyla sarmaş dolaş bitirdim neredeyse tüm kitabı kopamadığım için. =) Serinin çoğu boşluğunun doldurulduğu kitaptır kendisi. Ancak bir heyecan okuyup bitirdikten sonra boşluk hissi oluşturdu. Her şey birden oldu bitti ve ağzım açık kitaba bakakaldım "Ne yani bu kadar mıydı?!" diye..
Sunay Akın tv programında ilk kitabını ve şairi tanıtmıştı, çoban şair... Sonra ikinci kitabını çıkardığında tv programına davet etmişti... Köyden kasabaya inince, çantasını kitapla doldurduğundan söz ediyordu. Daha çok okuyabilmek için sonradan çobanlığı tercih ettiğini söylediğini anımsıyorum. Bu fikir bana da ilginç gelmişti, bizim kapıcı gördükçe, ben de kapıcı olsam ne kadar çok kitap okumaya vaktim olurdu demişimdir... Dikkat edin bizim kapıcı dedim, kapıcı mesleğini genellemedim. Çünkü bizim apartmanda kapıcı bir şey yapmıyor... Çoban şair artık köydeki taşları, hayvanları, bitkileri vs.. imgeleştirmeye başlamış...aşmıştı adam...
evinizin penceresini
açıp kapatıver her sabah
aç kapa, aç kapa
mutluluktan sımsıcak oluyor evimiz.
aşık bu evler birbirine biliyorsun,
aç kapa, aç kapa penceresini,
eviniz evimize göz kırpıyor olsun.
ağaçları görmüyor musun,
nasıl da kol-kola bu havada
bu dans bu havada
ya şu iki bacadan yükselen duman,
nasıl da sarmaş dolaş havada
hangisi dibinde üşüyen bilir,
dışarıda alev alan bu havada.
evinizin penceresini diyorum,
aç kapa,
aç kapa bütün gün herkes bilsin,
kimseler bilmez,
iki ev,
birbirine aşık,
iki ev.
LOJMAN
Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
LANET OLSUN
Kendi çıkarlarını milletin çıkarlarından üstün tutanlara, kendi hak edilmemiş ekmeklerini yiyebilmekte devam etmek için milletlerini kölelik zincirleri, cehalet karanlığı, korku uyuşukluğu içinde bırakmaya çabalayanlara LANET OLSUN...
Hiçbir fikre inanmadıkları için fikirlere, insanı insan eden duygulara yabancı oldukları için insanlık sevgisine, herhangi bir şeyi bilip öğrenmeyecek kadar beyinsiz ve tembel oldukları için bilgiye ve kitaba düşman olanlara LANET OLSUN...
Halkın arasına girecek, onlarla sarmaş dolaş olacak suratları olmadığı için halkı hor görenler, her zaman ve her yerde kendilerinden daha isabetli davranacak ehliyette olan halk kitlelerini ahmak bir koyun sürüsü, yahut düşüncesiz bir yığın sayanlara, halkın dostluğuna da, düşmanlığına da kulak asmayacak kadar gaflete düşenlere LANET OLSUN...
İnsanların toplu halde yaşayabilmeleri için ilk şart olan hak ve adalet kaidelerini bile kendi iğrenç arzularına alet ederek, aralarında yaşadıkları insan toplumunu korkunç bir düzensizliğe sürüklemeye çalışanlara LANET OLSUN...
Üzerinde yaşadıkları toprakları, boş lakırdı ve gösterişten ileri geçmeyen akılsız, bilgisiz tedbirler ve tedbirsizliklere günden güne bakımsız, verimsiz, perişan bir toprak yığını haline getirenlere, o toprağın üstünde yaşayanları, oralarda eskiden insan gibi yaşamış olan milletin hatırası için yüz karası olacak kadar düşük seviyeler indirenlere LANET OLSUN...
Kendilerini sattıkları devletin sözde dostluğunu kendi milletine mazur gösterebilmek için yurtlarına kavi ve korkunç düşmanlar icat edenlere ve memleketlerini yakın tehlikelere sokmak isteyenlere LANET OLSUN..