Bir bedeli olmalı her aşkın, her öpüşün ayrı bir yanı. Bir sarsıntı kalmalı tende ve kaçak sevişmelerin ürpertisi; Bir sağanak gibi patlamalı… Ahmet Telli
Bir ara iki ordu arasındaki dengesizliği gören Sultan Selâhaddin’in askerleri¸ çekingenlik göstermiş ve geri dönmek istemişlerdi. Selâhaddin ise ileri atılıp¸ şu müthiş sözlerle askerlerini toparlamaya¸ azim ve cesaretlerini bilemeye kâdir olmuştu: “Madem ki ölümden korkuyoruz; niçin evlerimizde oturup çoluk çocuğumuzla zevk ve sefa içinde yaşamıyoruz? Bizim vazifemiz düşmanın azlığını ve çokluğunu mukayese etmek değil¸ onun karşısına çıkmaktır!” Harp gecesinde ise¸ Allah’a şöyle derin bir yakarışta bulunmuştu: “Allah’ım¸ bilirsin ki ben bu harplere şöhret ve mevkî için atılmadım. Tek gayem¸ Senin ismini yüce tutmak ve yeryüzüne gerçek adaleti¸ ahlâk ve fazileti yaymak¸ insanları birbirine kardeş etmektir. Sadece sana güveniyoruz. İnancımızda en ufak bir sarsıntı olmadı ve olmayacak da. Bedir aslanlarına olan yardımını bizden de esirgeme!..” Neticede Richard’ın öncülüğünde sulh istemek zorunda kalan Haçlılar¸ 1 Eylül 1192’de imzalanan anlaşmayı müteakip çekilmişlerdi. Selâhaddin şahsında¸ Müslümanların üstünlüğünü Haçlılara bir defa daha tasdik ettirmiş; Kudüs ve Ortadoğu’daki İslâm varlığını söküp atmanın kolay olmadığını tekrar ispatlamıştı.
Reklam
"Biz ayrılmıştık. Hem de onu ben terk etmiştim. Kötünün iyisi olsun diye. Kendimi yatağın üstüne bırakmış MENA Otel'in 438 numaralı odasının tavanını izlerken kendime ayrılığımızı ve nedenini hatırlatma ihtiyacı duyuyordum. Çünkü... Hiçbir şey yapmasa da yatağın diğer tarafındaki ağırlığı beni heyecanlandırmaya yetiyordu. "Biz ayrıldık." diye mırıldandım kendi kendime. Meriç "Eee?"dediğinde kendi yüzleşmeme onun da dahil olduğunu kabul ettim. "Hatırlatıyorum." "Hım. Sıra bende."dediğinde başımı yan çevirip onun kahverengi gözlerine, küçük yuvarlak burnuna ve bir kalbi andıran dudaklarına sırasıyla baktım. Dudağımdan tanımadığım seste bir soru döküldü. "Ne için?" Meriç Tuna parıldayan kahverengi mucizeleriyle bana bakarken kim olduğumu unutturuyordu. "Siyah benim rengim Kayla. Çiçekli elbiselerine ne oldu?" "Değişiklik yaptım." Meriç içini çektikten sonra başını yastığa doğru biraz daha bastırdı. "Ayrıldık demiştin değil mi?" Ses çıkarmadan ona bakmaya devam ettim. Meriç bir kez daha içini çekti. "Ne saçmalıyoruz biz?"dedikten yarım saniye sonra üstümdeydi. Bu ani yer değiştirmesiyle bedenim ona doğru kıvrıldı. Derin bir nefes alıp onu bekledim. Konuşmadan önce diliyle dudağını ıslattığında göğüs kafesimin altında bir sarsıntı yaşanıyordu. O'nun sarsıntısı. "Hatırlatayım. Sen benimsin, baş belası."
İki insanın birleşmesindeki sonsuzluk özü olmalı insan yaşamının.Özü olmalı güneşin.Bizi saran sıcaklığın.Soğuyan gecelerin.İki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin.Sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme...
Bazı şeyler insana geri dönülmez yollar çizer. Bir sarsıntı, bir kırılma olur hayatımızda ve sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz. (Ercan Kesal)
Aşk bir kere depreşmeye dursun insanın içinde. Her şey yerle bir olur o sarsıntı karşısında.. Hiç bir duygu, insan ruhunda aşktan daha büyük bir sarsıntı meydana getiremez..
Sayfa 68
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.