YAŞ 5 Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.
YAŞ 7 Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.
YAŞ 12 Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
YAŞ 13 Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu
Ve geldim. Buradayım. Duran zamanı tekrar akıtmaya yeni ussal yolculuklara geldim. Bu ussal yolculuklarda da eskilerinde olduğu gibi yine tüm dostlarımın yanımda olacaklarından şüphem yok. Kah ilham vererek kah bildiklerini anlatarak. Hem hep beraber hem tek başıma. Hem tek başına hem hep beraber nasıl mı olur? Uzun İhsan Efendi’ye sorarsanız
Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, öğrenci “Ali” diye cevap verir. Öğretmen bir anda,
“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.
Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder.
Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses
"İnsan genellikle 6-10 arası değişen temel duygulara sahiptir. Örneğin, sevgi, korku, mutluluk, üzüntü ve öfke insanın rahatlıkla tanıdığı temel duygulardır. Asıl insanı tanımlamayı zorlaştıran duygular, bunların oluşturduğu kombinasyonlardır. Misal, şaşkınlık ile korkunun kombinasyonu dehşeti oluştururken, şaşkınlık bu sefer mutluluk ile kombine olursa da sevinç ortaya çıkar. Bu da aslında insanın duygularının ne kadar kompleks ve karmaşık olduğunu gösterir. İnsan, bu karmaşık yapının farkındalığı ile önce kendi duygularının tanımını kazanmalı ve sonra karşısındaki kişinin duygularının analizini, bunun bilincinde yapmalı. Bu bilinç, insanın insanlığını ve insanı anlaması için önemli bir derstir."
𝓔𝓵𝓲𝓯𝓲𝓷
'Sevgili dost, bir kitabı okurken insanın canı acır mı?..'
Acıdı... 9 yaşındaki Cahide ve Kaya. İkisi de 9 yaşında. Hani herkesin dünyasının renkli vakitleri; cıvıl cıvıl, parlak, rengarenk... Ama bu çocukların dünyası karanlık sulara gömüldü. Son saatlerinde gördükleri mavi renk yuttu ve siyaha götürdü onları. Mustafa Bal, 9 yaşındaki kızı
Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır.
Yazarın hayatına yer vermeyeceğim, doğrudan kitabımızın incelemesine geçelim.
Kitabın mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup
Ve o tek kelime etmeden, en küçük bir heyecan göstermeden 'bakıyor'. Ne sevinç, ne şaşkınlık, ne özlem; sıfır. Bazen düşünüyorum da, belki de sadece duygusuzluğu sayesinde hayatta kalmıştır.
Yakın zamanda vuku bulan, medrese (Kur'an kursu) talebesi genç bir erkek kardeşimizin yaşadığı ibretlik hadise👇
Henüz 20'li yaşlarında olan kardeşimiz bir müddet İslami ilimleri tahsil ediyor. Fakat ailesinin maddi durumunun yetersiz olması saikiyle eğitimini yarıda bırakıp çalışmaya karar veriyor. Bir süre inşaatlarda amelelik ediyor.
-Spoiler içermez-
Korku; kendini en fazla hissettiren duygulardan biridir nazarımda. Şaşkınlık gibi kısa sürmez, aşk gibi parlayıp sönmez, üzüntü gibi unutulup gitmez... Yıllarca aynı frekansla korkabilir bir insan. Korkmaya uykusunda bile devam edebilir. Korku rüyalara bile sirayet edebilir. Korkuyu alt etmek zordur, öğrenmemiz gereken şey onunla