Kadıköy'de, sahaf dükkanlarının birinde,tahminen orta yaşı aşmış bir beyefendiyle,para vererek kitabını bastırdığını öğrendiğim bir kültür emekçisiyle sohbetimiz:
"Bir süredir şiir raflarına baktığınızı görüyorum,şiiri seviyorsunuz sanırım."
-Evet.
"Ne güzel.Benimde bir şiir kitabım var,okumak ister misiniz?"
-Olabilir.Okuyayım.Ücreti ne kadar?
"Paraya gerek yok.Okuyun yeter."
-Bu sizin emeğiniz.Parasını vermeden kabul etmem.
"Lütfen kardeşim beni kırma.Al.Zaten doğru dürüst kimse okumadı.Belki siz okursunuz ve seversiniz de emek verdiğime değer."
-Nasıl yani?
"Yıllarca yayınevi aradım.Kimse basmayı kabul etmedi.Bende ........yayınevinden parasını verip bastırdım.Kitabı çıkaracağım zamanlar,"okumak istiyorum" diyen kimse de ücretli almadı,herkes hediye etmemi bekledi sanırım,hem kitap çıksın diye para verdim,hem kimse okumadı."
-Beyefendi yanlış anlamayın da,sizin üretiminiz,duygularınız satılık değil.Hayır,neden para verdiniz anlamadım.Kabul edilmemişse belli ki düzeltilmesi,geliştirilmesi gereken noktalar varmış.Şiiri demlenmeye bıraksaydınız daha iyi olmaz mıydı?
"Haklısın da ne bileyim be kardeşim,okunsun istedim,kitabım basılsın yeter dedim."
-Anlıyorum dedim,kitabını hediye etmesine izin verdim ve kitapla sahaftan çıktım.
Türkiye'de edebiyatın ticari meta olduğunu biliyorum.
Artık kimse okumuyor ama herkes yazıyor,herkes tanınmak istiyor,bunu da biliyorum.
Ve bu sayede insanların safi duygularını kullanan yamyamlara gün doğuyor.
Kitap çıkarmak isteyen arkadaşlar,bunlara prim vermeyin.Sizin duygularınız ve emeğiniz satılık değil.