Ankara hüküınetinin resmi organı olan Hakimiyet-i Milliye, o zaman şunları yazıyordu: "Kızıl Ordu, Sovyet Rusya'sını savaş ve siyaset yoluyla bağlamak isteyen emperyalistlere karşı mücadele açtı. Milli Ordu da emperyalistlerin doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan Anadolu'ya suikaste gelen ordularıyla savaştı. Her iki ordu, kapitalist Avrupa'nın Asya'daki iştahını söndürmek için kan döküyor. Görülüyor ki, Doğu'nun en esaslı iki hükümeti, Türklerle Sovyetler, Doğu'nun kurtuluş davasında yalnız samimiyetten değil, onun kadar siyasetten, pek hayati' karşılıklı menfaatlerden doğan bir birlikle ayın savaşı yapmışlar, aynı düşmanlara karşı birbirlerini savunmuşlardır."
Sayfa 42 - Kaynak Yayınları, 3. Baskı.Kitabı okudu
Savaşlar Böyle Başlıyor
Kendi ulu­sal pazarlarını denetim altında bulunduran çeşitli devler, uluslararası pazarlarda karşı karşıya geldikleri zaman, önce uzun, zorlu, acı bir rekabete, ardından uluslararası bir temel üzerinde anlaşmalara, birleşmelere, kartellere girişirler. Dünya pazarını bölüşmek üzere aralarında anlaşmalar yapan bu büyük uluslararası birleşmeler ile, rekabetin sona ereceği ve uzun süreli bir barış döneminin başlayacağı sanılır. Ama böyle olmaz, çünkü kuvvet oranları durmadan değişmektedir. Bazı şirketler gitgide büyür ve güçlenirken, ötekiler geriler. Böylece bir zamanlar hakkaniyet ölçüleri içinde yapılmış olan bölüşüm sonradan hakkaniyetsiz olur. Güçlü grup tarafından bir hoşnutsuzluk başlar ve bunu daha büyük bir pay alma savaşımı izler. Her hükümet, kendi uyruklarını korumak için ayağa kal­kar. Bunun kaçınılmaz sonucu savaştır. Emperyalizm savaşa yolaçar. Ne var ki, savaş da hiçbir şeyi kesin olarak çözemez. Artık bir masa çevresinde çözümlenemez hale gelen düşmanlıklar, şimdi pazarlık, güçlü patlayıcılar, atom bombaları, sakat insanlar ve parçalanmış cesetlerle yapılıyor diye ortadan kalkmaz. Hayır! Pazar avı sürüp gitmelidir. Tekelci kapitalizm, mal ve sermaye fazlası için alan bulmak zorundadır ve tekel­ci kapitalizm varoldukça yeni savaşlar sürecektir.
Sayfa 25 - Sol YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“İnsanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesetlerle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. Korku, alışılagelmiş korku, kaçış değil. İnsan gerçeği kavradığı için utanıyor– işte gerçek önümüzde. Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır. Her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar.”
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır.
Sayfa 18 - YKY e-kitapKitabı okudu
‘Yugoslavya’da ve dünyanın diğer köşelerinde yayınlanan gazetelerde, savaş her zaman spor müsabakaları için bir metafor olagelmiştir. Takımlar savaşır ve saldırırlar, geçilmez savunmaları ve rakibi ablukaya alıp şutlarıyla kaleyi yaylım ateşine tutan golcüleri vardır.’
İnsanları öldüren keder, onları görebilmemizi ve gözlerimizi bu cesetle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. Korku alışılagelmiş korku, kaçış değil. İnsan gerçeği kavradığı için utanıyor - işte gerçek önümüzde. Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır. Her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar.
Reklam
782 öğeden 431 ile 440 arasındakiler gösteriliyor.