224 syf.
9/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Bitmeyen Savaş
Bu ciltte savaşlar biraz daha hızlı akmaya başlıyor. Narinki’nin paralı askerlerini kurtaran Samuray Delgi ve ekibi için zorlu karşılaşmalar yaşanıyor. Atom ise karşısındaki düşmanı hafife alarak büyük bir hata yapıyor, Zombi Adam yine sahnede ama bu sefer işi hiç kolay değil gibi. İlk defa Domuz Tanrı’ya birazcıktan fazla yer veriliyor. İşin açıkçası kapakta Saitama’yı görünce heyecanlandım ama koca ciltte sadece iki sayfada yer alması üzdü… Bunun haricinde ultura güçlü diye gösterilen kötülerin hep kolaylıkla yenilmesi de biraz sıktı. Sanırım en zorlu savaş Atom’un ki olacak gibi. Bir sonraki ciltte belli olur herhalde. :) Bu manga ile ilgili en sevdiğim şey çizimleriyle kendini aşmış olması. Savaş sahneleri, sanki canlıymış gibi olması muazzam derecede güzel.
Oguzhan Duman
Oguzhan Duman
One Punch Man / Tek Yumruk 23
One Punch Man / Tek Yumruk 23
One (Mangaka)
One (Mangaka)
One Punch Man / Tek Yumruk 23
One Punch Man / Tek Yumruk 23One (Mangaka) · Akıpçelen Kitaplar · 202351 okunma
·
Puan vermedi
Ağaçlar Ağaçlardan Olur Biz Uzaklardan
’Benim hayranlığımdan inlerdi şehir/Ben atlara ve uzaklara hayrandım.’ Kitaplar ambalajlarından belli olur. Kapak tasarımı 51 yaşındaki Mario Dilitz’e (Büyük Balık) ait. Bir çocuk elinde acı çektiğini hissetmediği ölü bir balık taşıyarak barbarlığı temsil ediyor olsa gerek. Daha iyi bir üsluba sahip isimler okudum edebiyatımızda. Ali Hoca olsaydı
Barbarın Kahkahası
Barbarın KahkahasıSema Kaygusuz · Metis Yayınları · 20201,819 okunma
Reklam
Bu dünya o kadar çok, o kadar çok sırlarla dolu ki, biz neyiz ki, biz kendimizin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Bugün varız, o da varsak, yarın yokuz, o da yoksak. Bir de üstüne üstlük savaş çıkarıp birbirimizi öldürüyoruz, sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi. Oysa bir ömür nedir, ne kadardır, onu bile bilmiyoruz. Bir ömür, bir göz açıp yummak kadar değil mi?
Sayfa 409Kitabı okudu
126 syf.
·
Puan vermedi
bu dünya baş eğdiremez bana, istediğini yaptıramaz”
İyi okumalar dilerim. Umarım iki kelamı bir araya getirip Leyla Erbil’i birazcık da olsa anlatabilirim. Leyla Erbil’den ilk okuduğum kitap olmakla beraber yazarın da ilk öykü kitabıdır Hallaç. Yazarı daha önce Türkiye’de Nobel edebiyat ödülüne aday gösterilen ilk kadın yazar ve kendi çağdaşları dışında farklı kalemi ve bir tarzı olduğunu
Hallaç
HallaçLeyla Erbil · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2013397 okunma
210 syf.
8/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
"Sıradan bir hayat en iyisi. Onunla savaş, bununla mücadele et derken, sonunda hayatından oluyorsun. Mesela ben: Zor günler geçirdikçe daha işe yaramaz hale geldim, ama uzun bir hayatım oldu. Sevdiklerim birer birer öldüler, ama ben hala hayattayım." Bir adamın hayat hikâyesini anlatıyordu. Sayısız hatalarla dolu bir hayat hikâyesi. Adam yaşlanınca bile hiç değişmemiş sanki, bilemedim. Ailesindeki her kesin ölümünü görmesi onları gömmesi de vardı tabii. Her şeyin suçlusu kendisiyken cezasını yakınları ödedi. Ama bütün bunlara 'kader'deyip geçmek doğru değildi. Yalnış seçimleri kendisi yapmıştı ve bununla olaylar art arta gerçekleşmeye başladı. Adam suçluydu ama hikâyenin hiç bir yerinde vicdan azabı çektiğine dair ufacık bir şey yoktu. Anlatım tarzı ve hikâyenin sonu merak uyandırıcıydı ama sonda istediğimi alamadım. Hep bir yerde adamın bir şeylerin farkına varmasını bekledim. Ama geçmişte çinde yaşandığı için belkide normaldi. O zamanlar hakkında ne bilirim ki? Kitap okumaya değerdi bence etkileyici bir hayat hikâyesiydi. Sonunda karakter ders çıkarmasada yaşadıklarından bence okuyucu anlayacağını anlar.
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201632,1bin okunma
160 syf.
9/10 puan verdi
Tarihi olayların hikaye şeklinde yazılmasını her zaman çok sevmişimdir. Kendimi direkt olayların içinde gibi hissediyorum ve okuması çok keyifli oluyor. Bu kitap da o şekildeydi. Çok severek ve etkilenerek okudum. Mim Kemal Öke’nin okuduğum ilk kitabıydı bu eser. Dili oldukça akıcı ve güzeldi. Muhtemelen diğer kitaplarını da okumaya devam
Engel
EngelMim Kemâl Öke · Turkuvaz Kitap Yayınları · 2020158 okunma
Reklam
" Hepsi sanki çok geçmişte kalmış, kaybedilmiş, ve değeri bilinmemiş mutluluklardı... "
Sayfa 504
Cicero
“Ünümün ömrümün sınırlarını aşacağına inanmasaydım, gece ve gündüz, şehirde ve savaş alanında bunca zahmete girebilir, katlanabilir miydim sanıyorsun? Zahmetsiz ya da çabasız aylak ve sakin bir yaşama tarzını seçmek çok daha iyi olmaz mıydı? Ama zihnim, bilmiyorum nasıl, neredeyse başı dik, sürekli olarak gelecek kuşaklara bakıyordu, sanki sonunda, bu yaşam sona erdikten sonra, yaşamaya başlayacakmış gibi.”
Parini ya da Ün Üzerine
1982 Anayasası bu Amerikancı-İslamcı akımın ürünüydü ve 12 Eylül'den sonra Türk-İslam Sentezi yandaşlarınca yayımlanan Türkiye gazetesi, ABD'nin Türkiye'den din devleti beklentisini kamuoyuna yayın yoluyla benimsetmeyi kendisine görev edinmişti: 12 Mayıs (1986) da 270.000 tirajla bir yayın hamlesi yaptığını ilan eden Türkiye gazetesinin başyazısı. Gazetenin 10 yayın prensibinden 6.cısı şöyle: Lider ülke idealini benimsemek: Türk devletleri tarihin hemen her devrinde bulunduğu bölgenin liderliğini yapmıştır. Osmanlı devletinin kuruluşu da, imparatorluk haline geçişi de, o günkü dünyanın mecbur kıldığı şartlardan doğmuştur. Bugün de devletimize yakışan lider olmaktır. Biz bugünden yarına varolan bir millet değil, milletlerin peşinden gittiği liderlik tecrübesi olan dualı bir milletiz. Sanki yerli bir düşünceymiş gibi sunulan bu görüşler, daha önce aktardığım ve gözler önüne serdiğim gibi, 1. Dünya Savaşı'nda Almanların Enver Paşa aracılığıyla gerçekleştirmeye çalıştığı, daha sonra Hitler'ce gerçekleştirilmeye çalışılan, ABD ile Sovyetler arasında Soğuk Savaş patlak verince ABD tarafından benimsenen Hıristiyan güdümlü Panislamizm'den başka bir şey değildi.
Sayfa 236Kitabı okudu
382 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Ramazan Yıldırım ve Mahmut Alrantisi editörlüğünde hazırlanan Arap Devrimleri, Değişim ve Süreklilik adlı kitap, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı tarafından basılıştır. Türk ve Ortadoğulu araştırmacıların makalelerinden oluşan kitap, 2010 yılında başlayan Arap Baharı eylemlerinin 10’uncu yıl dönümü sebebiyle hazırlanmıştır.
Arap Devrimleri Değişim ve Süreklilik
Arap Devrimleri Değişim ve SüreklilikRamazan Yıldırım · SETA · 20214 okunma
Reklam
"Öğreteceğim! Sana hepsini öğreteceğim. Nasıl hayatta kalacağını, doğayı kendin için nasıl kalkan yapabileceğini, gerektiğinde bir mızrağı ya da bıçağı nasıl mükemmel kullanabileceğini. Bunları bilmen gerek." Derin bir nefes verdi. "Ve sonra zamanı geldiğinde..." Mavi gözleri sanki içime akarken aramızda sözsüz geçen her saniye, bir ömre bedelmiş gibiydi. Genç adam, cümlesini alçak bir fısıltıyla tamamladı: "Özgürsün." Gözyaşlarımın bana büyük bir savaş ilan ederek akmak için hazırda beklediklerini hissettim. Rans sanki en hassas noktamı fark etmiş gibi bana bir adım daha atıp kulağıma yavaşça eğildi. "Başını kaldırıp seyrettiğin o kuşlar kadar özgürsün hem de... Seni burada kafese tıktığımız falan yok." "Rans," diye titrek bir sesle mırıldandım. Söylediği her şey, kalbime bir ok gibi batıyordu. Yaşadığım acıyla kendimi ne kadar kaybettiğimi fark etmek beni paramparça etmişti. Zey'in intikamını almak için ölümü göze almıştım. Ancak onlar haklıydı. Kardeşime sapladıkları okun hesabını sormadan bu dünyadan yok olursam yaşadıklarımın ne anlamı kalacaktı? O katiller beni de geberttiğinde geride kalan herkesin gökyüzünü nasıl kurtaracaktım? Rans düşüncelerimi okur gibi mırıldandı: "Kanatların hâlâ senin. Sedece yaralısın. Uçtuğun an düşeceksin. Zamana ihtiyacın var, hepsi bu."
Sayfa 208Kitabı okudu
“Kitap okurken yazarların hepsinin kuyuya düşmüş insanlar olduğunu öğrendim. Oradan yeni kurtulanlar da, çok önceleri çıkanlar da var ve sanki hepsi ileride o kuyuya yine düşeceklerini söylüyor." "Kuyuya düşmüş ve ileride de düşecek insanların hikâyelerini niye okuyayım ki?" diye sordu Minchul, anlam veremeyerek. "Çünkü aynı mücadeleyi veren başka insanlar olduğu gerçeğiyle bile güç bulabiliriz. Bu zorlukları tek ben yaşıyorum zannederken aslında onların da savaş verdiğini fark edebiliriz. Acımız varlığını korusa da, ağırlığının bir şekilde, biraz olsun hafiflediğini hissedebiliriz. Yaşamı boyunca kuyuya hiç düşmemiş bir insan var mıdır diye düşündüğümüzde, bunun mümkün olmadığını fark edebiliriz. Hal bu olunca, içimizde bu çaresizliğin üstesinden gelmeye dair bir istek uyanır. Derken köşeye kıvrılmış bedenimizi ayağa kaldırırız ve kuyunun o kadar da derin olmadığını görürüz. Bunun farkına bile varmadan bunca zaman kuyunun içinde kasvetle sarmalanmış halde geçirdiğimiz için güleriz hatta. Tam o anda, birden hafif bir rüzgâr eser ve aniden hayatta olduğumuz için şanslı olduğumuz düşüncesi kuşatır bizi. O rüzgârın esişi sayesinde.”
220 syf.
·
Puan vermedi
Bazı insanlar vardır, sadece anı yaşarlar.Ne geçmiş ,ne gelecek onları kaygılandırmaz. Geçmişten pişmanlık duymadıkları gibi gelecek hakkında da hayal kurmazlar. Tıpkı Cahit Zarifoğlu gibi... Şair kendi derinliğinin kaynağını keşfetmemizi istiyor.Sanki onu anlamak isteyenleri yıldırmak ,belki de asıl yüreğini açanları keşfetmek için yazıları
Yaşamak
YaşamakCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 20209,1bin okunma
Savaş kalıntılarını resmeden,
Görüntülere doymuş (hatta tıka basa doymuş) bir dünyada gerçekten önemli şeylerin etkisinin azalmasıdır. Yani hepimiz sıradanlaşıyor, dar kafalı insanlar haline geliyoruz. Böyle görüntüler bir aşamadan itibaren hissedebilme yetimizi azaltıyor, bilincimizi rahatsız ediyor sanki.
Sayfa 107Kitabı okudu
176 syf.
9/10 puan verdi
Bir Mekteptir Oruç
Bir Mekteptir Oruç
İhsan Şenocak
İhsan Şenocak
Oruç tutanların ruhları Hz. Mûsâ’ya, Îsâ’ya meclis arkadaşı olur. Her gece bir başka sofrada sahur yapar. Hz. Mûsâ, İbrâhim, İsmâil ve diğer nebîlerin sofralarına da misâfir olur. Eytâm, fukarâ ve gurabânın en önde olduğu; hepsinde “besmele”, hepsinde “hamdele”nin olduğu sofralara… İftarda ise bütün sofralar birleşir, baş
Bir Mekteptir Oruç
Bir Mekteptir Oruçİhsan Şenocak · Hüküm Kitap · 2019923 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.