Budizmin temel fıgürü tanrı değil, bir insan olan Siddhartha Gautama’dır. Budist inancına göre Gautama MÖ 500 civarında küçük bir Himalaya krallığının varisiydi. Etrafında gördüğü acılardan çok etkilenen genç prens erkeklerin, kadınların, çocukların ve yaşlıların Sadece savaş ve salgın hastalık gibi sorunlarla değil aynı zamanda endişe, kızgınlık ve memnuniyetsizlik gibi şeylerle de boğuştuğunu ve tüm bunların sanki insan olmanın ayrılmaz bir parçasıymış gibi olduğunu görmüştü. İnsanlar zenginlik ve güç peşinde koşarken bilgi ve maddi birikim yaratıyor, erkek ve kız çocuklar dünyaya getiriyor, evler ve saraylar yapıyorlardı, ama ne yaparlarsa yapsınlar hiçbir zaman memnun değillerdi. Fakirlik içinde yaşayanlar zenginliği, bir milyonu olanlar iki milyona sahip olmayı hayal ediyordu, iki milyonu olanlar da on milyon istiyordu. Zengin ve ünlü kişiler bile nadiren memnunlardı çünkü onlar da hastalık, yaşlılık ve ölüm hayatlarını sonlandırana dek sonu gelmeyen endişelerle ve kaygılarla boğuşuyorlardı. Bir insanın tüm biriktirdiği şey buhar olup uçuyordu. Hayat manasız bir yarıştı.
“Tam da özgürlüğün kutsal bir zenginlik değil de kanıksanmış bir şey olarak algılanmaya başladığı anda, güdüler dünyasının karanlıklarından onu zorla elimizden almak üzere gizemli bir irade yükselir; insanlık ne zaman uzun süreli barışın kaygısızca tadına varacak olsa, daima, tehlikeli bir iktidar sarhoşluğu merakına, savaş uğruna kanlı heveslere kapılır. Zira tarih, anlaşılmaz maksadına doğru ilerlerken, zaman zaman ileriye doğru bir hamle yapmak üzere akıl almaz geri dönüşler yapar ve kasırga sellerinin en dayanıklı setleri ve bentleri yıkması gibi, hukukun kuşaktan kuşağa aktarılan duvarlarını yıkar; böyle ürkünç anlarda insanlık, güruhların kanlı hiddetine, sürülerin köle uysallıpına geri dönmek istermiş gibi olur. Lakin her selden sonra olduğu gibi, sular geri çekilmek durumundadır; bütün despotluklar kısa sürede eskir ya da soğur, bütün ideolojiler ve onların geçici zaferleri kendi zamanları içinde sona erer. Bu nedenle yalnızca düşünce özgürlüğü fikri, fikirlerin fikri, hiçbir zaman yenilmez her zaman geri döner çünkü ruh ebedidir. Dışsal olarak, geçici biçimde susturulacak olduğundan gerilere, vicdanın en derin bölgesine, hiçbir tehlikenin erilmeyeceği bir yere sığınır. Bu yüzden muktedirlerin ağzını kapatarak özgür ruhu mağlup ettiklerini sanmaları boşunadır.”
Sayfa 222 - Can yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Savaş, generallere ihtişam, bireylere ölüm, tüccarlara zenginlik ve yoksullara da işsizlik getirdi.
* Gerçekte bütün devletlerin bütün devletlere karşı, ilan edilmemiş de olsa, doğa gereği bir savaşı vardır. * Kendi kendini yenmek zaferlerin en başta geleni ve en güzelidir, kendine yenilmek ise bütün bozgunların en çirkini ve en kötüsüdür. Bu, hepimizin içinde kendimize karşı bir savaş olduğunu gösterir. * İçimizde haz ve acı dediğimiz,
+1
Onun ( Muhammed'in) yaratıcı yetenekleri veya beynine düşen olayları çarpıştırıp ders alma gücü, sıradan Mekke-Medine kentlilerinden farklıydı. Halk pratik ihtiyaçlarına göre Allah’ını seçer ve yönelirdi. Muhammed pratik ihtiyaçlarını karşılamasa da onları aşabilecek güce sahipti. Pratik ihtiyaçlar karşısında sızıldanarak erimektense, dünya
Devlet ve İslam
Devletler de, çoğuleyin bu fazlaya el koyan iktidarların oluşturduğu tahakküm yapılarıdır."Allah'ın fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri, Allah peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve onun yolunda olanlar içindir; ta ki o içinizden yalnızca zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey (devlet) olmasın.(Haşr
Sayfa 100 - Mana Yayınları 1.baskı
Reklam
373 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.