Ölüm üzerine çok şey yazıldı. Sanatın gına getirdiği tercihin kaynağı burada. Almanya' da, on bir milyon insan ölçeğinde keşfedilen ölümün yüzü sanatı şaşırtıyor. Her şey bu cinayetle yüzleşiyor, hiçbir haçın destekleyemeyeceği bu dev boyuta karşı her şey kendini savunuyor.
Ölülerin karmakarışık bir yığın halinde çukura atıldıkları dünyanın bu tarafında. Ruslar, Çekler, Fransızlar, Al­manlar, İtalyanlar, Belçikalılar, Hollandalılar, Yunanlılar. Ameri­ka dev fırınlardan yükselen dumanları gördü. On altı yaşındaki genç Alman'ın annesi asla bilemeyecek, asla, asla, dünyada sade­ce ben bileceğim, ömrünün sonuna dek yakınarak bekleyecek kır saçlı yaşlı bir kadını düşünmek zorundayım ben.
Reklam
Geri gelirse, ona söyleyeceğim. Sevinç verecek. Ona bunu ve geri kalan her şeyi söylemek. Bütün gazeteleri onun için sakladım. Eğer geri gelirse onunla yemek yiyeceğim önce, hayır. Hayır. Bedel ödeme vakti geldi. Herkes bedel ödüyor. Ben bedel ödüyorum. Yemek yemeyeceğim. Almanya' da 17 Ağustos 1944 günü, Quai des Arts' da, bir taş yığının üzerinde tek başı­na can çekişen on altı yaşındaki küçük Alman'ın annesi de be­del ödüyor.
"Canice" bekleme politikasının bedelini ödüyoruz. Geçmişimizin kara lekesi. Çocukluğumuzun kederi. Tehdit altındaki geleceğimiz.
Almanya yollarına dair görüntülerden daha faz­lası kafamın içinden geçiyor. Kafamın içinde her dakika makineli tüfeklerin yaylım ateşleri. Ama ayaktayım, öldürmüyorlar. Yol boyu kurşuna dizilenler, kurşuna dizilenler, kurşuna dizilenler. Boş mideyle ölmek. Açlık. Açlık onun kafasının içinde bir akbaba gibi dönüyor. Ona bir şey vermenin imkanı yok. Boşlukta ekmek uzatabilirim. Ekmeğe ihtiyacı olup olmadığını bile bilmiyorum.
Midelerini tutuyorlar, çünkü bunu düşünmek karın ağrısı veriyor. Ama iki saat sonra öğrenecekler. Bayan Bor­des üç haftadır bekliyor. Oğulları eğer geri dönmezse asla öğre­nemeyecek. Ben asla öğrenemeyeceğim. Aylarca aç kaldığını ve yemek yemeden öldüğünü biliyorum, ölmeden önce açlığını gi derecek bir lokma ekmeği bile olmadı. Bir kez bile. Ölülerin son hoşnutluğu.
Reklam
Bir erkeğin yüreği çok şeye dayanır. Savaşa, zafere, ihanete dayanır! Nefrete dayanır, hatta çoğu kez aptallığa bile. Ama bir erkeğin yüreğinin pek dayanamayacağı şey şudur: Hiçbir şeyi sevmemek. Ernst Glaeser
Mursi'ye karşı harekete geçen Mısır ordusu:
Ordu, Mursi'ye karşı harekete geçmek için bu hayal kırık­lığını kullanmayı başardı. Emekli olmuş üst düzey bir ordu mensubu bana, fi tili ateşieyenin Mursi'nin 15 Haziran 2013'te Kahire Stadyumu'nda, Müslüman Kardeşler hükümetini protes­ to edenlere karşı çok sert ifadelerde bulunan Mohamed Abdel­ Maksoud ve Şiileri öldürme çağrısı yapıp Suriye'deki çatışmaya dair son derece mezhepçi bir dil kullanan Mohamed al-Arifi gibi Selefi din adamlarıyla yan yana konuşması olduğunu söyledi. Mursi, Suriye hükümetiyle ilişkilerin kesileceğini ve aşırılıkçı­ların Mısır'dan bu savaşa gitmesine izin vereceğini ilan ederek tutumunu sürdürdü. Bir hafta sonra, bir çete Büyük Kahire'deki Abu Musailim köyüne girip, Sheikh Hassan Shehata ' nın da için­ de bulunduğu dört Şii'yi linç etti. Şiiler Mısır nüfusunun yüzde birini oluşturuyor. Bu, fitili İhvan tarafından ateşlenen bir nefret savaşıydı ve emekli askere göre, ordu için bardağı taşıran son damlaydı. Ordu zaman kaybetmeden Mursi'ye karşı harekete geçti.
Richard Hofstadter’in üstadane izah ettiği gibi, kaygı, kavga ve dünyaya hükmetme yolunda ABD’nin “mukadder kaderi"ne olan inanç karışımından ibaret bu milli ruh hali, çıkış yolunu 1898 İspanya-Amerika Savaşı’nda buldu. İspanyol baskısına karşı Kübalı isyancılara yardım etme gibi iyi bir niyetle başlayan savaşa, şimdiye kadar açılmamış bir
Sayfa 469Kitabı okudu
Reklam
Dinlerin kutsal savaşa bağladığı ganimet dediği yağma hakkı bu düzenin bir parçası değil mi?
"O halde, ikimiz de zenginliğe sahip olmayı istiyorsak, benim gibi bir budala ile bilge arasında ne fark var?" Büyük bir fark var. Zenginlik bilgeye göre köle, budalaya göre efendi konumundadır. Bilge zenginliğe hiç önem vermez, sizin içinse zenginlik her şeydir; zenginliğe, sanki biri size, ona ebediyen sahip olacağınıza dair söz vermiş gibi, davranıyor ve bağlanıyorsunuz, bilge ise fakirliği en çok, zenginliğin tam ortasında dururken düşünür. Bir komutan kendisini, henüz başlamamış olsa bile, ilan edilmiş savaşa hazırlamayan barışa asla güvenmez. Güzel bir ev, asla yanamayacak ve yıkılamayacakmışçasına şımartıyor sizi, zenginliğiniz de her tür tehlikeden uzakmış ve talih onu yıkmaya yetecek olan tüm gücünü yitirmişçesine sersemletiyor. Ablukaya alındıklarında, savaş araçlarından bihaber, kendilerini kuşatanların teşebbüslerini kayıtsızca izleyen ve uzaklarda dikilen yapıların amaçlarına dair tahmin yürütmeyen barbarlar gibi, hiçbir işle uğraşmayıp zenginliğinizle oynuyor ve onun karşılaşabileceği tehlikeleri öngörmüyorsunuz. Aynısı başınıza geliyor, sahip olduğunuz şeylerin içinde aylaklık ediyor, sizi birçok yönden ne çok şeyin tehdit ettiğini ve yakında tüm değerli mallarınızın yağmalanacağını düşünmüyorsunuz. Oysa bilge, birisi zenginliğini elinden alırsa, her şeyini ona bırakacaktır, zira bilge mevcut durumda sahip olduğu şeylerle mutlu yaşar ve geleceğe güvenle bakar.
Erkekler için her şey ne kadar kolaydı. Akıllarında Bir Yere Sokmak yoksa Silah Sahibi Olmak vardı ki o da zaten belirli bir mesafeden Bir Yere Sokmalarına imkân tanıyordu. Hayatlarının gerçeğini oluşturan şey, günbegün bunun nasıl ve ne zaman olacağına dair detaylardı. Hiç iç açıcı değildi tabii ama nispeten çok daha basitti ve kim basitlikten payını almak istemezdi ki; seyyahları çöllere, balıkçıları dalgalara, erkekleri savaşa götüren baştan çıkarıcı bir vaatti o.
Sayfa 323
Savaşa dair
“Ona cephede babamı görüp görmediğini sordum. Gözlerini bana dikti, çok uzun baktı. Ha kızdı ha kızacak diye bekledim. Ama kızmadı. Gözlerini yere indirip “Cephede göz gözü görmez.” dedi.
Sayfa 22 - Kronik YayıneviKitabı okudu
Osmanlı'nın yönetim şekli
Gülhane Hatt-ı Hümayunundan [1839] önce Osmanlı Devleti, Osman ve Orhan Gazi zamanından beri beyliklerden farklı bir yönetimle idare ediliyordu. Bu idare gayet sağlam ve usta bir idareydi. Allah Teala bu yönetim sayesinde Osmanlı Devletine Ortadoğu ve İslâm dünyasını yönetme imkânı vermişti. Ayrıca Osmanlılar hilafeti de bünyelerine almışlardı.
647 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.