309 syf.
10/10 puan verdi
KURTAR HALKIMI MUSA & WILLIAM FAULKNER
1949 yılında Nobel Ödülü'nü göğüsleyen Faulkner’a sorarlar: “Hayallerinizi niçin bu kadar karışık anlatıyorsunuz?" “Cahilliğim yüzünden” diye cevap verir Faulkner. “Eğitim görmedim ki! Okulla başım hoş değildi, okula gitmedim. Zanaatimi kendi başıma öğrendim. Galiba o yüzden bir miktar saçmalıktan kendimi kurtaramadım.” Evet saçmalık
Kurtar Halkımı Musa
Kurtar Halkımı MusaWilliam Faulkner · Yapı Kredi Yayınları · 201995 okunma
372 syf.
8/10 puan verdi
ne okudum ben, kafa sisi ve bilumum şeyler…
Kitap yazarın beş yıla yaydığı aslında üç kitap olan bir üçleme bütünü . Yayınevinin üçlemeyi tek kitapta toplaması büyük avantaj olmuş çünkü kitapları ayrı ayrı düşünmek kurguyu çok eksik bırakırdı diye düşünüyorum. Çünkü üçleme, okurundan dinamik bir süreklilik takibi talep eden ayrıntılarla dolu. Her ayrıntı yakalandığında hikayeye değişik bir
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü YalanAgota Kristof · Yapı Kredi Yayınları · 20193,004 okunma
Reklam
416 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Durgun Don nobel edebiyat ödüllü yazar Mihail Şolohov’un Ekim Devrimi ve sonrasında Sovyetler Birliği’nde iç savaş esnasında yaşanan tarihsel olayları konu alan 4 ciltlik bir epik roman. 20. yüzyılın en başarılı Rus edebiyatı klasiklerinden biri olarak anılıyor. Serinin 1. cildi, Melehov ailesinin köydeki yaşamı ve bu esnada evin küçük oğlunun komşusunun eşi ile yasak aşkını anlatarak başlıyor, sonrasında 1. Dünya Savaşı’na girilmesiyle savaşın olumsuzlukları, acıları ve savaş psikolojisini etkili bir biçimde aktarılıyor. Akıcı anlatımı ve etkili betimlemeleriyle bir çırpıda okumak istediğim, her sayfasında keyif alarak okuduğum bir roman oldu. Okurken bu seri için neden Kazakların İnce Memed’i denildiğini de çok net gördüm, kendimi adeta bir Kazak köyünde yaşıyor hissederek okudum. Henüz okumadıysanız mutlaka başlamanızı öneririm.
Durgun Don - Cilt 1
Durgun Don - Cilt 1Mihail Şolohov · Yordam Edebiyat · 20181,368 okunma
136 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Cengiz Aytmatov'un kaleminden çıkar da güzel olmaz mı hiç? dedirten bir eser. İkinci Dünya Savaşı sırasında üç oğlunu ve eşini savaşa kurban vermiş; savaşın getirdiği tüm olumsuzlukları özellikle kıtlığı dibine kadar yaşamış olan Tolgonay'ın güçlü bir kadın olarak ayakta durma çabalarını anlatmış. Okurken yer yer ağlama durumuna getirecek kadar duygu yüklü bir kitap gerçekten. Bir yandan da sizi köy hayatının güzelliklerine sürükleyip; evi barkı satıp köye yerleşme isteği uyandırıyor. Çünkü kitap boyunca Tolgonay toprağıyla, Toprak Anasıyla dertleşiyor. Gerçekten mutlaka okunmalı.
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,1bin okunma
152 syf.
7/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Kitap her ne kadar çocuk kitabı gibi görünse de durağan anlatımı tasvirlerle yoğun ifadeleri, duygusal betimlemeleri her çocuğun sevebileceği bir tarzda kitap olma özelliğini kaybettiriyor. Kendine güvenmeyen hiçbir şey beceremediğini düşünen küçük bir kızın tanıştığı Tisu adındaki çocuk ruhlu kadınla beraber hayatını yeniden düzenleyişi, güven kazanması mutluluğa ulaşması anlatılıyor. Hayvan sevgisi, dostluk ,çevre bilinci, savaşın olumsuzlukları gibi konulara vurgu yapıyor. Yetişkinlere içindeki çocuğu keşfettirmek, hayatı başkaları için bir şeyler yaparak daha değerli kılmak ilkesini sezdirmesi yönüyle oldukça güzel bir eser. Benim gibi içinde çocuk olan çocuk yetişkin kitaplarını sevenler için beğenilecek bir eser.
Melo
MeloSevim Ak · Can Çocuk Yayınları · 202272 okunma
221 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Hayat , olumsuzlukları yenmektir !
Virginia Woolf ‘un “ Bayan Dalloway” adlı romanı, 1918-1923 yıllarında İngiltere’nin Londra kentinde, birbirini tanımayan ve birbirinden bağımsız iki karekterin hayatı konu edilerek; toplum, devlet, nesiller arasındaki kopukluk ve iletişimsizlik, değer yargılarındaki hızlı ve önlenemez değişim , akıcı bir dille ve güzel betimlemelerle
Bayan Dalloway
Bayan DallowayVirginia Woolf · Yason Yayıncılık · 20164,569 okunma
Reklam
Nitekim Hasan Paşa'nın Sisak'ta mağlubiyeti ve ölümü üzerine Koca Sinan Paşa bu olayı kendi şahsi ihtirasları için kullanmıştır. Kısaca Ali bu gereksiz savaşın başlamasındaki kabahati Sinan Paşa'ya yüklemiş ve bütün faturayı ona çıkarmış. Bununla birlikte ilginç olan yön, savaşın gidişinde Osmanlı tarafının büyük zorluklar yaşayacağını fark etmesi, karşı tarafın gücünün bilincinde olmasıdır. Hatta bunu oldukça mübalağalı bir dille anlatır. Ona göre, güya esaretten kurtulan Murad Çavuş, Habsburgların adil hükümdarlar oldukları, halkına adaletle davrandıkları, zahirelerinin fazla olduğu, hazinelerinin bol, askerinin sayısız ve üstün teçhizatlı bulunduğu haberini getirmişti. Osmanlı entelektüel kesimlerinin çok büyük önem verdiği "adalet" temasını maksatlı olarak ön plana çıkardığı anlaşılan Ali, kendi memleketindeki olumsuzlukları tenkit için Habsburg idaresini idealleştirmektedir ve bu yönüyle bir bakıma tıpkı 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelen Batılı seyyah ve elçilerin haleti ruhiyesini tekrarlamaktadır. Aynı yıllarda Alman elçisi Hans Ungnad da Osmanlı divan sistemini övüyor, kendi meclisleri ile karşılaştırıyordu.
Sayfa 348Kitabı okudu
224 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Amir
Amir gerçekten savaşın unutulan çocuğuydu. Bütün yaralarını içinde biriktire biriktire kendini öfke makinesine dönüştüren genç bir adam.Bosnada yasanan olumsuzlukları bu kadar içten hissebilmek bile korkutucuydu benim için.Bosnayım ben bosna
Ben Amir
Ben AmirSinan Akyüz · Alfa Yayıncılık · 2023610 okunma
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Persepolis
1980 yılı İran islam devrimi ve İran - Irak savaşını bu savaşın insanlar ve ülke açısından yaratmış olduğu olumsuzlukları, büyük yıkımları konu alan otobiyografik bir çizgi roman. Yazar Marjane Satrapi çocukluğundan itibaren yaşamış olduklarını cesur ve çarpıcı bir şekilde kaleme almış. Yaşadığı zamanın yenilikçi ailelerinden birinde büyüyen Satrapi; hükümete başkaldıran, yeniliği, özgürlüğü savunan, zamanın eylemlerine katılmış ve çok emek vermiştir. 14 yaşına geldiğinde ise kadın - erkeğin eşit şartlarda okuması gerektiğini savunup istemesi üzerine Avusturya’ya gitmiş 4 yıllık eğitiminin ardından İran’a geri dönmüştür. Geri döndüğünde ise İran’da umduğunu bulamamış eğitim için gittiği Avrupa’da bir doğulu, İran’a döndüğünde ise Batılı olarak kabul edilen Satrapi üniversite okumak için Fransa’ya yerleşmeye karar verir ve yeni hayatı başlamış olur. O dönemlerde devam eden cinsiyet eşitsizliği, kadınların önemsenmeyişi, hor görülmesi okurken rahatsız etse de gerçeklerin görülmesi adına güzel bir okuma oldu. Yürekten tavsiye ederim.
Persepolis
PersepolisMarjane Satrapi · Panama Yayıncılık · 20171,917 okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Montag
Yazarımız 1953 yılında yazdığı romanı ile 2. dünya savaşı sonrası ülkesindeki siyasetçilerden baskı ve düşünce sistematiğinden duyduğu hoçnutsuzluğu, iki kutuplu dünyayı ve soğuk savaşın getirdiği olumsuzlukları eleştirdiği distopik bilim kurgu tarzı romanıdır. Her şeyin tekdüzeleştiği bir gelecekte, düşünme yetenekleri sınırlandırılmış ve farklı fikirleri kuşkuyla karşılanan bireylerin makineleşmesi ve 1984 romanındaki gibi otoriteye koşulsuz sorgusuz uyum temalı romanda, itfaiyecilerin işleri artık yangınları söndürmek değil yakmaktır. Uzay üssü benzeri evlerinde yaşayan insanların sakladıkları her türlü kitabı yakıp, kitap saklayanları cezalandırıp toplumu düşünmeye, öğrenmeye, soru sormaya yönelik eylemleri önlemek temel işleridir. Tüm hayatlarını izole ortamlarında, konuşan duvarlarla sohbet etmek, günümüz tarzı kulaklıklarla kablosuz iletişim araçlarıyla zihinlerini uyuşturan, ilaçlarla mutluluğu arayan, mekanik yaşamlar süren itfaiye eri Montag ve karısının gerçeğe yaklaşımı ve yaşadıkları hayatı sorgulamasını maceralı bir tarzda okuyacaksınız. Bilim kurgu tarzınızsa hoşunuza gidecektir.
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289bin okunma
Reklam
192 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bir savaş muhabiri olan yazar genel itibariyle savaş alanlarındaki kendi deneyimlerinden yola çıkarak, zaman zamanda daha eski olaylardan da faydalanarak savaşın acımasızlığını, yıkıcı yüzünü ve kirli doğasını gözler önüne seren bir çalışma olarak kaleme alınmış. Daha çok Balkanlar üzerinde durmasına rağmen Irak, Sudan, Filistin, Kosova, El Salvador, Guatemala gibi yerlerde gerçekleşen katliamlara da yer vermiştir. Eserde belki biraz duygusal davranıyorum ama bir durum hiç hoşuma gitmedi. Bu da özellikle 1915 sözde Ermeni soykırımı ile ilgili tek taraflı anlatım benimsenmesiydi. Sanki o zaman meydana gelen bütün olumsuzlukları sadece Türkiye’nin yaptığını gösteriyor olmasıydı. Neredeyse Ermeniler masum gibi gösteriyor. Peki sorarım yazarımıza o kadar savaş alanı gezmesine ve bu tür ortamlarla ilgili gerekli yorumlar yapmasına rağmen neden Azerbaycan’da Ermenistan tarafından gerçekleştirilen Hocalı katliamı ile ilgili tek bir cümle yok? Bu da kafamda soru işareti olarak duruyor açıkcası
Savaş
SavaşChris Hedges · Paloma Yayınevi · 201415 okunma
192 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
“İnsan, ne kadar sıradışı bir durum olursa olsun bunu kabullenmeyi başarabilir. Böyle anlarda, kendisiyle o durum arasına bir tür mesafe girer ve duygularının gereksiz yere çalkalanmasını engeller.” “Doğum tesadüfü ile ölüm tesadüfü arasına sıkışıp kalmış hayatlarımız boyunca, irade diye adlandırdığımız şeyin aracılığıyla meydana gelen birkaç
Anız Ateşleri
Anız AteşleriShohei Ooka · Jaguar Kitap · 2022201 okunma
184 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
Keşke tamamlanabilmiş olsaydı...
Stefan Zweig yine mükemmel bir eser yaratmış. Savaşın yaratmış olduğu olumsuzlukları muazzam şekilde ortaya koymuş. ANCAK! Zweig yazmaya başlayıp bitirmeden intihar etmiş. Dolayısıyla yayıncısı tarafından tamamlanmış. Bana göre de tamamlanamamış. Sona gelince tıkandı. Tamamlanmadığı, son sayfaların Zweig'in kaleminden dökülmediği ve belki üzerinde hiç düşünülmediği o kadar belli ki... Kitaba başlamadan önce yarım kaldığını biliyordum ancak eser Zweig'ın olunca, kesinlikle okumaya değer bir eser olduğunu düşünmüştüm ve elbette Zweig yine beni yanıltmadı. Ancak o yarım kalmışlık hissi, kitabı bitirdiğinizde daha da yüzüne çarpıyor insanın. Elbette tek merak ettiğiniz şey, acaba Zweig yazsaydı kitabın sonu nasıl biterdi oluyor.
Clarissa
ClarissaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201713,6bin okunma
108 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Mihail Nuayme, çağdaş Arap öyküsünün Lübnanlı öncüsüdür. Öykücülük modern anlamda onunla başlamıştır Arap edebiyatında. Öğrenimine Lübnan'da başlayıp, Rusya'da devam etmiş, üniversite eğitimini de Rusya'da almış. Haliyle Gorki, Çehov, Tolstoy, ve Dostoyevski'yle iç içe bir edebiyat dünyası olmuş ve bu önemli yazarlardan etkilenmiştir. Genel olarak
Kısır ve Diğer Öyküler
Kısır ve Diğer ÖykülerMihail Nuayme · Babil Yayınları · 20009 okunma
184 syf.
·
Puan vermedi
·
57 günde okudu
Zweig’in diğer kısa eserlerine kıyasla uzun soluklu bir “roman” olacağı eserin başından herşeyin ince, ayrıntılı anlatılmasından ve psikolojik tahililin fazla olmasından anlaşılıyor. Ne yazık ki zweig’in intihar etmesiyle yarım kalmış. Zweig bu eserinde ana fikir olarak bize birinci dünya savaşının getirdiği kaosu, zorlu yaşam şartlarını, olumsuzlukları, tahribatları aktarmaya ve savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu vurgulamaya çalışmış. Clarissa’nın yaşadıkları içimi burksada kafamda kitabın devamında onun için herşeyin düzelip mutlu olduğunu hayal ederek kendimi avuttum :’)
Clarissa
ClarissaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201713,6bin okunma
Resim