Elbette Buck bu sonuçlara düşünerek varmıyordu. Değişen şartlara uyumluydu, hepsi buydu ve bilinçsizce kendini yeni hayat tarzına uydurdu. Hiçbir zaman, ihtimaller ne olursa olsun, asla bir kavgadan kaçmamıştı. Ama kırmızı kazaklı adamın sopası onu çok daha kökten ve ilkel bir ruh haline sokmuştu. Uygar zamanlarında Yargıç Miller'ın süvari kamçısını savunmak gibi ahlaki bir mesele için canını verebilirdi; ama uygarlıktan artık tamamıyla kopmuş oluşu, ahlaki meselelerden uzak durma ve bu sayede postunu kurtarabilme kabiliyetiyle kendini göstermişti. Zevk olsun diye değil, midesi guruldadığı için çalıyordu. Açıkça hırsızlık yapmıyor, sopa ve dişe duyduğu saygı yüzünden gizlice ve kurnazlıkla çalıyordu. Yani yaptığı şeyleri, onları yapmamaktan daha kolay olduğu için yapıyordu. “
Atatürk
_Bir gün ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alıp yapıversinler. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Bu beşik tabiatın
Reklam
İnsanlık her zaman kocaman bir çocuğa benzer. İnsanlar, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, daima kavga ve gürültü ile çözerler. Hatta Allah'ın varlığını ve iyilik fikirlerini bile sopa ile savunmak isterler.
İnsanlık daima koca bir çocuğa benzer. İnsanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları daima kavga gürültü ile halleder. Allah ve hayır fikirlerini bile sopa ile savunmak isterler. Bilgi ve felsefeyi oyuncak ve eğlence haline getirirler.
Öte yandan, beceriksizlikleri yüzünden yenilgiye uğrayan, ya da zafer fırsatını kaçıran kumandanlar ayıplanır. Düşmanın önünden ilk kaçanlar ölüm cezasına çarptırılırlar. Ancak, bütün ordu bağışlanmalarını ister, ve teker teker suçu paylaşırlarsa, ölümden kurtulabilirler. Sırası gelmişken şunu da söyleyeyim ki, bu gibi suçlar binde bir bağışlanır, bir çok koşulların da suçludan yana olması gerekir. Bir dostun, ya da savaş arkadaşlarının yardımına koşmamış olanlar sopa dayağına çekilirler. Buyrukları hiçe sayanlar ayı ve arslan gibi yırtıcı hayvanların bulunduğu bir çukura atılırlar. Kendilerini savunmak için de ellerine sopadan başka bir şey verilmez. Hayvanları altedenler - ki, bu hemen hemen görülmüş şey değildir - bağışlanır ve yeniden topluma kabul edilirler. Savaşta ele geçirilen ya da kendi isteğiyle Güneş Ülkesi'nin buyruğuna giren kentlerde hemen mal ortaklığı kurulur. Bu kentler Güneş Ülkelilerin gönderdiği yöneticileri ve askerleri kabul eder ve bütün kentlerin şahı olan Güneş Kentin törelerini benimser, hattâ bazan okuyup eğitilsinler diye çocukları bile Güneş Kent'e gönderirler. Güneş Kent de onların eğitim giderlerini sevine sevine kendi üstüne alır.
Çan Yayınları
İnsanlık daima kocaman bir çocuğa benzer. İnsanlar, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları hep kavga ve gürültü ile hallederler. Allah'a ve iyiliğe yönelik düşünceleri bile sopa ile savunmak isterler.
Sayfa 74 - Kardelen YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mülteciler ve arapları tabii ki sevmiyorum ve ülkemde istemiyorum lakin göçü 21. Yy silahı yapmak isteyenlere karşı mültecileri somut bir tehdit olarak kullanma ve suriye topraklarını ilhak ederek Türkiye'nin kara ötesi bir devlet kurma ihtimalini de unutmamak gerek. Hiçbir iktidar AKP kadar terörü bitiremedi bu ülkede ve sınırlarda kuş bile
"İnsanlık daima kocaman bir çocuğa benzer.İnsanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıklarını daima kavga ve gürültü ile hallederler.Tanrı ve iyilik fikirlerini bile sopa ile savunmak isterler."
İnsanlık her zaman kocaman bir çocuğa benzer. İnsanlar, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, daima kavga ve gürültü ile çözerler. Hatta Allah'ın varlığını ve iyilik fikirlerini bile sopa ile savunmak ister. Hikmet ve felsefeyi, oyuncak ve eğlence haline getirirler.
Resim