Psikolog Marshall B. Rosenberg'in psikolojiye armağan ettiği bir kavram var: Şiddetsiz iletişim. İletişimin bu biçimi, insanların ne olduğuna değil, ne hissettiğine ve neye ihtiyaç duyduğuna odaklanır. Şiddetsiz iletişimi hayatımıza davet etmek istiyorsak önce şiddet nedir diye sormamız lazım. Kuvveti, gücü, zorlamayı ya da kısıtlamayı hatırlatan bu kelime ile iletişimin bir araya gelmesi ilginç, değil mi? Sözgelimi, birine kulak asmadığımızda bir saygısızlık bildiriminde bulunmuş oluruz. Bizimle sohbet eden birisini can kulağıyla dinlemediğimizde onu dikkate almadığımızı gösteriyoruz. Bu durumda sözü anlamsızlaştırıyor, onun bağ kurucu işlevini boşa düşürmüş oluyoruz. Bir duvar örüyoruz. Böyle bir duvar örme girişimi, ihtiyaçlarını bize iletmeye çalışan kişiye yönelik bir psikolojik şiddet göstergesi olabilir mi? Dilimiz şiddetten arındığında, kelimelerimizle gönüller yapabildiğimizde şefkat bizim yurdumuz olur. O zaman söz şifa verir, yaraları sağaltır.
Hayır diyememek öfkeye yol açar. Kendi eliyle kendi varlık ve benlik sınırını ihlal etmiş bir birey, kendine saygısızlık ve haksızlık ettiği için vicdanen rahat değildir ve öfkeyle doludur. Olmak istediği kişi olamamış, olmak istemediği biri gibi davranmak zorunda kalmış, özgüven ve kararlılık gösteremediği için suçluluk ve mahcubiyet hissediyordur. Kendiyle bu denli kavgalıyken, başkasından saygı ve şefkat görmesi mümkün değildir. Hayır Demenin Bedeli Nedir? Hayır dediğiniz her noktada hayat resminizi sağlam bir çerçevenin içine almış olursunuz. Hayırlarınız hayat çerçevenizdir. Çerçevesiz bir hayatsa dağılmaya meyillidir.
Sayfa 139
Reklam
Kurukafa "Ne?" diye sordu. "Sorun nedir?" "Saygısızlık etmek istemem ama ölü bir adamdan arta kalanlarla aynı arabada olma düşüncesi bana çok garip geldi." "Farkındasın değil mi, ben de ölü bir adamdan arda kalanlarım?"
Hayat ve Bilim
Bilmek ve bilmemek nedir? Öğrenimin amacı ne olmalıdır? Mertlik, tokgözlülük ve doğruluk nedir? İyiye özenmeyle açgözlülük, krala bağlılıkla kölelik, hür yaşamakla keyfine göre yaşamak arasında ne farklar vardır? Gerçek ve sağlam bir mutluluk nasıl olur? Ölümden, acıdan ve ayıptan ne zaman korkulmaz? Dertlerden nasıl kurtulmalı, dertlere nasıl
Sayfa 145 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Biliyorsunuz, kız erkek birlikte okuyorduk. Birlikte halk oyunları oynuyor, halk türküleri söylüyorduk. Biz iyi bir iş yaptığımızı sanıyorduk. Bunlar kötüleniyordu. "Oho oho! Kız erkek birlikte okuduklarını kendileri de söylüyor! Bu komünistlik değil de nedir? Öğretmenlerini eleştiriyorlar! Bu Türk töresine uyar mı? Bu saygısızlık değil de nedir? Yarın bunlar kaymakama da böyle yapar! Valiye de böyle yapar!" (...) Kitap okuyorduk. Okuduğumuz kitapların tanıtılmasını, özetlerini, eleştirilerini yapıyorduk. Bunları dergilere veriyorduk. Okuduklarımızın çoğunun Rus klasikleri olduğu söylenmeye başlandı. Doğruydu. Arada Rus klasiklerini de okuyorduk. Bakanlığın yayımladığı kitaplardır bunlar. Ama Fransız, Alman, İngiliz, Amerikan klâsiklerini de okuduğumuz hiç söylenmiyordu. Dillerinin tesbihi olmuştu: "Rus klasiklerini okuyorlar! Öyleyse bunlar şudur budur..." "Savaş bitti, Amerika'daki McCarthyzm Türkiye'ye yansıdı. Giydiği şapkaya, taktığı kravata göre insanlara komünist deniyordu.
Sayfa 30 - Literatür YayıncılıkKitabı okudu
Ne diyoruz? -Ya rabbi! Gerçekten sana layıkıyla kul olamadık. “Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür”68 buyurdu ayeti kerimede. Allah’ın hakkını layıkıyla takdir edemedik, onu layıkıyla gerçekten anlayamadık ve tanıyamadık. Anlayamayınca, tanıyamayınca gerçekten de sevemedik. Eğer
Reklam
100 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.