EUTHYPHRON ya da Dindarlık Üzerine
SOKRATES - O zaman söyle bana, sence dine uygun ve dine aykırı olan nedir? EUTHYPHRON - Kanımca benim şimdi yaptığım gibi, cinayet işleyen, bir tapınağı kirleten ya da herhangi başka bir suç işleyen kişi hakkında, baban, annen ya da herhangi başka biri olduğuna bakmaksızın dava açmak dine uygun bir davranıştır. Bunu yapmamak ise dine aykın bir davranıştır Sokrates, kim yaparsa yapsın hiçbir saygısızlığa izin vermemek gerektiği hakkında söylediklerimi desteklemek için vereceğim güçlü kanıta dikkat et. Böyle davranmanın doğru olduğunu daha önce başkalarına da anlatmıştım. İnsanlar Zeus'un tanrıların en iyisi, en adili olduğuna inanırlar ve haksız yere oğullarını yuttuğu için kendi babasını zincire vurmasını, babasının da zamanında kendi babasını benzer nedenlerle hadım etmesini doğru kabul ederler. Ama aynı insanlar, suç işlediği için babamı dava ediyorum diye bana kızıyorlar. Demek ki tanrılar söz konusu olduğunda farklı, ben söz konusu olduğumda farklı şeyler söyleyerek kendi kendileriyle çelişiyorlar.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Yayınları
"Doğaya uygun" mu yaşamak istiyorsunuz? Ah sizi Stoacılar, nasıl bir laf kalpazanlığı bu? Doğa gibi bir varlık düşünün, savurganlikta sınır bilmez, amaçsız ve saygisizdir, merhamet ve adalet nedir bilmez, hem verimli hem çorak hem de belirsizdir; aldırışsızlığın bir güç olduğunu düşünün nasıl yaşabilirdiniz bu aldırışsızlığa uygun olarak?
Reklam
YOKLUĞUN İLE VARLIĞIN BENDE BİR ARTIK
Yokluğun ile varlığın bende bir artık Seni kendimde bir kelime ile tanımlıyorum: Sen bende bir “HİÇ"sin artık. Bir kelime yetiyor; değil bir satırlık. Bir zamanlar bir kördüğüm kadar zordun Keşke bu kadar basitleşmeseydin Sen şimdi ucuz bir kalabalık Ben paha biçilmez bir yalnızlık Sana dair anılarıma reset attım Kısa hafızasıyla
İmam-ı Gazali Hazretleri Anlatıyor:
Süleyman bin Yesar, Hz. Allah'a karşı fevkalade saygılı, haramlar karşısında hassas, kılı kırk yararak yaşayan, defterlerin uçuştuğu hesap gününde mahcup olacağı şeyleri yapmamaya çalışan bir gençti. Gerek dış görünümü, gerek zekâsı ve faziletleri ile dikkatleri çekiyordu. Hacca gitmek niyeti ile Medine'den Mekke'ye doğru yola çıkmıştı. Bir konak yerinde çadırında yalnız başına oturuyordu. İçeriye bir kadın girdi. Maksadını anladığında başını elleri arasına aldı, sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Kadın şaşkına dönmüştü. Süleyman bin Yesar: “- Seni bana şeytan gönderdi. Fakat ben de Hz. Allah'a karşı böyle bir saygısızlığı yapacak nasıl bir zaaf gördün ki, bu teklifi yapacak cesareti buldun?” diyordu. Bunun üzerine kadın hemen çadırı terk etti. Süleyman bin Yesar, Mekke'ye varıp tavafını yaptıktan sonra bir kenarda uykuya daldı. Rüyasında Hz. Yusuf (a.s)'ı gördü. Ona: “-Sen benim kardeşimsin.” diyordu. Bu hikâyeden çıkarılması gereken ders nedir? Bizler de bu gencin yaptığı gibi, nefsimizle baş başa kaldığımızda (Televizyon, Internet v.b.) bizi bir günaha yönlendirdiğinde Hazreti Allah’ın bizi gördüğünü, Kiramen Katibin Meleklerinin yapacaklarımızı kaydedeceğini, o günahı işlediğimizde yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemin bizi beklediğini hatırlayabiliyor muyuz?
115 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Venedik Taciri'nin İlk Yayınları Venedik Taciri ilk olarak 1600'de bir quarto baskısında basıldı. Bir quarto, William Shakespeare'in oyununun bugün mevcut olan herhangi bir bireysel baskısına benzer şekilde, tek bir oyunun kitap boyutunda küçük bir baskısıydı. Bazı erken quarto sürümlerinin kalitesi ve doğruluğu sorgulanabilirdi -
Venedik Taciri
Venedik TaciriWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202210.9k okunma
420 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Hani olur ya kopamazsınız bir şehirden, ayrılamazsınız sevdiğinizden, hüzün dolar ya içinize tam da öyleyim şu an. Ruhum kitabın sayfalarında kalakaldı. Sanki benden bir parçadan ayrılıyor gibi üzgünüm. Ayrılıkları ben yaşadım sanki. Lorin gibiyim, Yaşar gibiyim. Hacı Gavras amca mektubunla, samimiyetinle, acılarınla ağlattın beni. Mektubu bana yazmış gibi okudum. Seni kaybetmek içimi acıttı. Nasıl güzel bir romandı bu Sevgili İclal. Sadece roman demek az olur, saygısızlık olur. Bir ömür vardı bu sayfalarda. Bütün hayatlar ayrı bir acı. Samire'si ayrı acı, Ethem'i ayrı acı hele Nariye apayrı acı. Üç kuşak sevgiden yoksun kadınların hikayesi. Sevgi nedir bilememişler ki. Buldukları sevgiyi de kaybetmişler. Nasıl sevilir onu da bilemeden yapayalnız kalmışlar. İlk kitap Bir Cihan Kafes ile başlayan hikayeler bu kitapla son bulmuş. Samire kızı Yaşar'a bir lokma yiyecek vermemiş elleriyle... Ne acımasız, sevgisiz bir anne diyeceksiniz demeyin sakın. Çünkü Samire en çok sevgiyi hak eden ama sevgisizlikle yaşlanıp sadece torunu Lorin'den sevgi gören kocaman yürekli yaşlansa da çocuk ruhlu kalan kadın. Yaşar da sevgi yoksunu bir anne ama torunu Kaan ona sevgi kapılarını bir bir açtı. çocuğunu nasıl sevgisiz bıraktığını torunundan öğrendi, olsun öğrendi ya. Ve Lemide Hanım senin yerin de bir başka, çektiğin acılarla, kaybettiğin sevgilerle nasıl ayakta durdun diyeceğim ama güzel adam Gavras bey kendi sevgisiyle yaşatmış seni. Diyecek daha çok sözüm var ama yeter. Okuyun mutlaka. Keyifli okumalar.
Unutursun
Unutursunİclal Aydın · Artemis Yayınları · 20171,618 okunma
Reklam
498 öğeden 331 ile 340 arasındakiler gösteriliyor.