Bir kitap düşünün:
Otel odasına hapsedilen bir adam,
Ruhsal dengesini yitirmemek için bir satranç kitabı çalar.
Ve bu oyunu kendi rakibi olan kendisiyle oynayarak satranç zehirlenmesi geçirir.
Aslında kitabı çalarken satranç kitabı olduğunu bilmeden alır. Onu binbir zorlukla odasına getirir. Büyük bir heyecanla kitabı açar ancak yalnızca garip rakam ve sayılarla karşılaşınca, eğer bir penceresi olsaydı onu hemen aşağı atabilirdi. Zamanla bu sayı ve rakamların anlamlarını çözmeye başlar ve tüm satranç oyununun hamlelerini ezberler. Hatta kendi hamlelerini oluşturmaya başlar. Nihayetinde kendi rakibi olan kendisi ile oynayarak iki kişilik haline gelir ve sinir krizleri geçirip satranç zehirlenmesi yaşar...
Daha evvel, bu kitaptan uyarlanmış olan "Satranç" filmini izlemiştim. Beyin yoran bir yapıt ve gerçekten de harika. Ve kesinlikle okunmalı.
Kinsey'in, oral seksi eğitimli insanlar tarafından yeniden keşfedilmiş, tamamıyla doğal bir aktivite olarak görmüş olmasına şaşmamalı. Yazılarında şunu söylüyor: "Biyolojik olarak doğal ve temel bir davranışa dönüşü ilk gerçekleştirenler, entelektüellikleriyle yine yüksek sınıf [eğitimli] oldu. Halbuki kanıtlar aksini iddia ediyor gibi.
Öncelikle, cinsel organ ağız teması bonobo maymunları ve meyve yarasalarında görülmesine rağmen, hayvanlar aleminde pek rastlanan bir durum değil. Antik Yunan ve Roma cinsel yaşamında büyük bir rolü olduğu da söylenemez. Birkaç vazoda resmedilmiş olsa da cinsel bir keyiften ziyade aşağılayıcı bir davranış olarak görülüyordu.
Popüler erotik sanat tarihinde Britanya'da 'Fransız yöntemi olarak bilinen oral seks, 1700'lü yıllara kadar tasvir edilmiyor ve 1920'lere" kadar da çok seyrek resmedilmiş. Bu, kimsenin oral seks yapmadığı anlamına gelmiyor; fakat özellikle erotik bir davranış olarak görülmemiş ve çok da yaygın değilmiş. Dönemin fiziksel hijyen standartları düşünüldünde oral seksin çok çekici olmaması mantıklı geliyor.
Sayfa 63 - Ayrıntı Yayınları, Bilim, 8, Çev. İ. Kabak, Cağaloğlu, İstanbul, 2015.Kitabı okudu
Birkaç yıl kitaplığımda süründü, okudum, yarım bıraktım, bir daha başladım ve nihayetinde bitirdim. Daha önce bir ödevim vasıtasıyla kitabın özetini okumuştum. Klasiklerde karşımıza çıkan o "iyi" karakterlerin genelde merhametli, bağışlayıcı olması beklenirken bu kitapta karşılaştığımız "iyi" karakterin intikam hırsıyla geri
Hasan, insanlardan çok sayılarla ilgilenen bir muhasebecidir. İşten eve döndüğü bir günde öncelikle yanlış durakta inmiş, girdiği markette yoğurt reyonunda fazladan oyalanmış ve son olarak oturduğu apartmanda her zaman kapalı olan komşusunun kapısını açık bulmuştur.
Merakına yenilerek girdiği evde ise boş bakışlarla ona bakan bir kadın cesedi
"Ben ömrüm boyunca sayılarla uğraştım, bir süre sonra her sayı kendine göre bir kişilik kazanır. Örneğin oniki on üçten farklıdır. On iki başı dik, güvenli, akıllıdır, on üç ise istediğini elde etmek için yasayı çiğnememekte bir an bile duraksamayan, güvenilmez bir tiptir. On bir sert, ormanlarda gezmeye, dağlarda tırmanmaya bayılan sporcu yapıdadır; onun kafası pek çalışmaz, söyleneni yapar; dokuz derinliği ve gizemli olan bir kişiliktir, düşünen bir Buda'dır."