Schopenhauer bebeğim
“Nietzsche güç konusuna olağanüstü duyarlıdır. Kendini başkasına teslim etme olarak algılayacağı herhangi bir yöntemi reddedecektir.Yunan felsefesine ve onların insanın doğal yeteneklerini yalnızca rekabet yoluyla geliştirebileceği inancını ifade eden Adonis kavramına çok bağlıdır ve rekabetten vazgeçtiği ya da özveride bulunduğu iddiasıyla hareket edenlere karşı kesinlikle güvensizdir. Bu konuda ona rehberlik eden Schopenhauer olmuştur. Kimsenin bir başkasına yardım etmeyi amaçlamadığına inanır; aslında insanlar yalnızca kendi güçlerinin hüküm sürmesini ve artmasını arzu ederler. Gücünü bir başkasına teslim ettiği ender anların sonunda hep yıkılmış ve öfkelenmiştir.
Schopenhauer bebeğim.
Kendini bulmanın, çoğu zaman kara bir buluta tutulmuşçasına içinde yüzdüğümüz uyuşukluktan sonra kendine gelmenin başka yolları elbette var fakat ben, kişinin kendi eğitimcileri ve yetiştiricileri üzerinde düşünmekten daha iyi hiçbir yol bilmiyorum. O nedenle bugün burada, öğrencisi olmaktan gurur duyduğum bir öğretmen ve eğitimci (Zuchtmeister), Arthur Schopenhauer’ı hatırlamak istiyorum – ki böylece daha sonra diğerlerini de hatırlayabileyim.
Reklam
o kadar haklısın ki bebeğim
İlk karşına çıkanla tartışma; yalnızca iyi tanıdığın, saçmasapan şeyleri savunmayacak kadar anlama yetisine sahip olduğunu düşündüğün ve utanılacak durumlara düşmeyeceğini bildiğin kişilerle tartış; otoritenin dikte ettiklerine göre değil, nedenlere, gerekçelere dayanarak tartışmayı bilenlerle; sunulan nedenleri dinleyip dikkate alanlarla; ve nihayet, gerçeğe değer veren, karşı tarafın ağzından bile olsa iyi nedenleri memnuniyetle dinleyen ve doğruyu karşı taraf söylediğinde, yani kendisi haksız olduğunda da bunu hazmedebilecek kadar adalet duygusuna sahip olanlarla tartış. Demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi bile zor çıkar. Geri kalanı ise bırakın ne isterlerse onu konuşsunlar, çünkü desipere est juris gentium [budalalık insan hakkıdır ]; (Aristoteles)
Resim