Konuşamıyor, hareket edemiyordum. Oturma odası sıcak ve açık pencerelere rağmen havasızdı. Aşağıdaki sokaktan gelen sesleri duyabiliyordum: polis sireni, bağırıp gülüşen genç kızlar, geçen bir arabadan yayılan bass sesi. Normal hayat. Ama burada dünya sona ermişti. Scott için dünya sona ermişti ve ben konuşamıyordum. Orada öyle sessizce, çaresizce, faydasızca dikilmiştim.