Locke Lamora’nın Yalanları, adını sık sık duyduğum Centilmen Piç serisinin ilk kitabıydı. Kitabı okumaya başlamadan önce Locke Lamora’nın fazlasıyla güçlü ve abartılmış bir karakter olacağını sanıyordum lakin okumaya başlar başlamaz aslında beklediğimden çok daha sönük bir karakter olduğunu fark ettim — ve bu fazlasıyla hoşuma gitti! Gerçekten sönük olmadığı tek konu yalan söylemekti ve yalanları beni kendine hayran bıraktı. Kitap isminin hakkını veriyor.
Kitap grimdark bir romandı, yani karakterlerin hiçbiri “çok iyi, saf iyiliği temsil ediyor, dürüst” diyebileceğimiz türden değildi. Hikaye de entrikayla yönetilen Camorr şehrinde geçiyor zaten. Locke Lamora da kötülerin iyisi denebilecek türde bir karakter. Kitap Locke’a çok odaklı dursa da aslında Centilmen Piçler sadece ondan oluşmuyor, yanında beraberce hırsızlık yaptığı güzel bir ekibi de var. Bunlar öyle hırsızlar ki, sadece çalmaktan zevk alıyor ve çaldıklarını neye harcayacaklarını dahi bilmiyorlar. Camorr şehrindeki soylulardan çalıp o paraları da yeni soygunlar yapmaya harcıyorlar. Bu kitapta, yepyeni ve dahiyane bir soyguna girişiyorlar fakat soygun bekledikleri kadar basit geçmiyor ve işler oldukça karışıyor. Yalanlar yeni yalanları getiriyor ve Locke yalanları kontrol etmeyi gerçekten iyi biliyor.
Uzun lafın kısası, her ne kadar başta fantastik ögeleri eksik bulmuş, sonraysa da Bağlıbüyücü denen büyücüleri abartılı bulmuş da olsam, kitabın verdiği hava gerçekten güzeldi. Kitabı kurgudan ziyade karakter odaklı buldum. Olaylardan çok Locke’un olaylara karşı ne yaptığıyla ilgileniyordum ve bu yüzden büyük keyif aldım sanırım.