Kalem düştü bir kere kağıda yazsam insanlar kırılır, yazmasam yüreğim daralır.
Dolup da tattığım bir anın üzerimdeki lekeleri diyelim yazılanlara.
Dinle beni şimdi yarim...
Dinle beni..!
İsyanla ruh yılgınlığı arası kırık bir yürekten sızan damlalardır göz pınarlarımdan.
O zamanlar kalemlemişiz kağıdımızı. Dağılan mürekkep damlalarının haykırışıdır dinlediğin...
Ürkek bir ceylanı büyüttüm yalnızlığın koynunda. Sakladım ya da sakladığımı zannettim yüreğine...
Bahar geldi sevdiğim yine şehrine. Bahar sevinçtir gönüllerde, dolup dolup taşmaktır bahar.
Ilık ılık eser rüzgar bu mevsimde, güneş bir başka ısıtır gönülleri. Güz yağmurları olmaz bu mevsimde sevdiğim. Üşütmez rüzgarı, kararmaz gündüzleri. Baharda üşüyorum...
O sana armağan ettiğim yanım var ya sevgilim. İşte o yanımda acım var. Eğer hâlâ içinde bir yerde duruyorsa sök at yarim, senin de için acımasın, kanamasın benli yanların. Ben tek başıma yaşarım acımı.
Sen benim yanı başımdaki uzağım
Sen benim uzağımdaki en yakınım
Dokunmam yasak sevmem yasak
Sensiz bu hayatta yaşamak tuzak
Sen adını koyamadığım
Senin adın kavuşmak olsun.
“Şair yalnızlığıydı özlediğim
Şiir gibi bir sevdaydı aradığım
Mısra mısra olmalıydı gözyaşlarım
Kıta kıta mutluluklar biriktirip paylaştığım
Kafiye düzeninde olmalıydı hayatım
Öyle ya!..
Bunlar için önce şair olmalıydım…”
Fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali
Rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim
Ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana
Teslim olmuşken kaderine
Apansız sana rastladım o limanda