Sebepsiz hüzünler ve yarım kalacaklar üzerine ufak bir dertleşme...
Bazı hüzünler vardır sebepsizce gelip gönlünüzde yuva kuran. O hüznün içindeyken durup sorarsınız "Neden?" diye. Yoktur sebebi, öylesine gelip yerleşmiştir yüreğinize ama sanki o hüzün olmasa yarım kalırsınız ya da kendinizi bildiniz bileli bulduğu her fırsatta gelip size göz kırpar, hep sizinledir. Bu duyguyu yaşamadıysanız psikolojik sorunlarım olduğunu düşünebilirsiniz belki ama eminim beni anlayanlar vardır. Hayat bizi acısıyla tatlısıyla ve sebepsiz hüzünleriyle sarmaya devam ederken sanki hiç bitmeyecekmişçesine yaşıyoruz hayatı. Hangi güzel yüreğin incisidir bilemiyorum ama şu söz hep döner dolaşır zihnimde: "Aslında tüm bu telaş, bir fâninin ölümü unutuşunun hikayesiydi." Hüzünlerimizi yaşarken de unutuyoruz ölümü. Kitaplığıma her bakışımda bir ay önce vefat eden dedemin okunmaktan yıpranmış Kuran'ını okşayıp geçiyor gözlerim. Devam edilmek üzere araya bırakılmış kurdele 7. Cüz'de kalmış. Peki biz ne bırakacağız geriye? Yarım kalmış hüzünler mi? Kızıyorum kendime bunları düşününce. Garip bi' hüzün hissiyle kabuğuna çekilmiş geçirilen dakikalar mı daha iyidir yoksa öğrenmek, öğretmek ya da kendi davanız adına faal geçirilen dakikalar mı? İkincisini üstün gördüğüm günden beri öğretmek için öğrenmem gerektiğini bilerek ve bunu da en iyi dost ve hocalar olan kitaplarla yapabileceğim düşüncesiyle çabalar dururum. Bir gün yine o hüzün sararsa yüreğimi, beni kendime getirmesi için bu satırları emanet etmek istedim şöyle bir köşeye. Bir gün bu dünyadan göçerken yarıda bırakacağımız şeylerin pişman olacağımız şeyler olmaması dileğiyle efendim.. 🌸🌹