YouTube kitap kanalımda Marcel Proust'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
youtube.com/watch?v=n5e0iz7...
Heyecanlıyım 1000kitap, heyecanlıyım. Ne yazacağımı bilmediğimden değil, neleri yazacağımı tamamen biliyor olduğumdan dolayı
Evet gelelim bu kitabın incelemesine tamamen ne düşündüğüm ne hissettiğimi yazıcam….
Kimisi beğenmemiş kimisi çok beğenmiş olan bu kitabı bana sorarsanız ilk başlarda yani yılın romanı olacak kadar da değil derken okudukça okudukça kendi kendime sanırım bu ödülü hakeden bir kitap diye kendi kendime konuşuyordum ….
Kahramanımız Nora hayatı boyunca hep farklı yollar denemiş ve yaptığı birçok seçimden de pişman olmuş bir kadın.
Çocukluğundan itibaren panik atak ve depresyonla hayata tutunmaya çalışmış. Üst üste yaşadığı kötü olaylar sonucu intihar etmeye karar verir ve eder de.
İntihar ettikten sonra gözlerini uçsuz bucaksız bu gece yarısı kütüphanesinde bulur ve olaylar burada başlar Nora, bu kütüphanedeki sayısız kitabın kendi seçimleri doğrultusunda yaşanacak “paralel hayatlar” olduğunu öğreniyor ve olaylar başlıyor ….
Daha fazla spoiler vermeden incelememi bitiriyorum ….
Sonuç olarak ben beğendim bence herkesin okuyup bir şans vermesi gerektiğine inanıyorum
Eseri incelemeden önce yeraltı edebiyatı nedir? Ve nasıl ortaya çıkmıştır. Biraz bu konulara değinmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Her şeyden önce yeraltı edebiyatı bir akımdır. Tıpkı diğer edebi akımlar gibi.
Sert, aykırı, eleştirel, gerçekle hayalin ince çizgisinde var olmaya çalışan yeraltı edebiyatı; alkolizmin, cinselliğin, sıra dışılığın,
Bu kitap siyasetçilerin günümüz de dahil olmak üzere nasıl davranması gerektiğini 1895 yılında çözmüş mü, yoksa politikacılar siyasete atılmadan önce iyice bu kitabı mı okuyor? İkisi de muhtemel… Kitaptan cümleler ile bu yargımızı güçlendirelim buyrun.
Öncelikle kitle dediğimiz nedir onu alıntılayalım. “Bilindik anlamıyla kitle kelimesi,
Adıyla sanıyla kadın düşmanı bir iktidarla karşı karşıyayız biz, sevgili kız kardeşlerim!
Ve kuruldukları günden bu yana böyleler.
Kadın düşmanlığını kutsal aile masalının arkasına saklamaya çalışan, kadını, erkeğe tabii bir mal olarak gördüğünü ve bunun sebebinin, inandığı din olduğunu iddia edenler yönetiyor bu ülkeyi!
Ve biz kadınlar
"EN BÜYÜK HAKİKAT KENDİMİZİ KEŞFETTİĞİMİZ HAKİKATTIR..."
YAŞAMIN KONTROLÜNÜ KENDİ ELİME ALIP, BU YAŞAMI BEN SEÇTİM VE BU SEÇİMDEN DE MEMNUNUM diyebilmektir en önemlisi... evet ben; ben, belki ve keşke sözlerinin ötesinde 3 sayısı ile çarpılma kuralıyım, derdim kendime. aslında ben yeri çekme kuralıydım ama biliyordum, merkez hep kaçardı benden... ama bu kitabı okuduktan sonra kendimi, gerçek ben'i bulmayı başardım... engeller insanın zihninde mi, yoksa bedeniyle birlikte ruhunda mı? sorusuna da çok güzel bir cewap buldum: histerik duygulardan kurtulursak, hiçbir sorun yaşamayacağız... evet arkadaşlar, 'ümitsizlik hastalığı' hepimizde vardır, bundan eminim... ama kendi kendimizi, geçmişi ve şu anı inceleyerek; kendimizi iyileştirme hünerimiz var mıdır? onu bilmiyorum... ama karşılıklı konuşmaların bir tedavi değeri vardır... işte bu romanda, satranç oynar gibi karşılıklı güçlü hamlelerle birbirini yenmeye çalışan ama aslında birbirine yardım eden iki DOSTUN; zihinsel acısı olan Breuer'in, ümitsizliği olan Nietzsche'nin çabasını gördüm... nietzsche ağladığında kitabını okumak için ertelediğime o kadar pişman oldum ki... bence, 'ben öyle istedim ve öyle oldu' deyip de ümitli, sağlıklı ve güzel bir hayat yaşamak isteyen kim varsa ,mutlaka bu kitap okumalı... Amor fati; YAZGINI SEÇ, YAZGINI SEV...
sevgilerimle....
İlyada Destanı, bilindiği üzere Truva(Troya) savaşını konu edinir. Sanıyorum ki bu konu üzerine ne yazılsa spoiler değeri taşımaz. Eğer Truva Savaşı ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsanız bu uzun inceleme yazısını da okumayabilirsiniz. Lakin başlarda, ki uzun bir kısım bu kitapta yer alan olayları değil öncesinden bilgiler yer alacaktır. Çünkü