“Çehrelerin büyük çoğunluğunda izleri belirgin olan sıradanlığın damgası, bayağılığın ifadesi gerçekte şuna dayanır: Bu çehrelerde bunların bilmelerinin istemelerine sıkı sıkıya bağlı olması, bu ikisini birbirine bağlayan sağlam zincir ve bundan ileri gelen, irade ve onun amaçlarıyla ilişki içerisinde olmadıkça şeyleri kavrama imkânsızlığı görünür hale gelir. Diğer taraftan bütün yüksek kabiliyet ve yetenek sahibi adamların birbirlerine (aynı ailenin mensupları olarak kabul edecek denli) aşikâr benzerliğini oluşturan dehanın ifadesi, yüzlerinde aklın iradenin hizmetinden özgürlüğünü, serazatlığı, bilmenin istemeye baskınlığını açık seçik biçimde okumamızda saklıdır. Istırabın her türü istençten-istemeden kaynaklandığı, beri tarafta bilme kendi içinde ve kendi başına ıstırapsız ve sakin-dingin olduğu için, bu onların iradenin ve onun ihtiyaçlarının hizmetine tabi olmayan yüksek alınlarına ve açık, nüfuz edici bakışlarına muhteşem bir görünüm, deyiş yerinde ise tabiatüstü, gayrı dünyevi sükûnet (asûdelik) verir.”
Arthur Schopenhauer amcacım, büyük adamdır! Eğitmenliği, düşünceleri, keşifleri, öngörüleri, zevkleri, hatta yerine göre yergileri bile EfsanE olan bir insan. Karanlıkta kalmış düşüncelerimizi aydınlatmak, var olduğunu bile bilmediğimiz konulardaki boş düşüncelerimizi doldurmak, kulaktan doğma bilgilerle temelleştirdiğimiz düşüncelerimizi yıkmak,