“Bu sabah, ilgileneceğini düşünerek adımı söyledim ona. Hiç oralı bile olmadı. Çok garip. O bana adını söylese, ben bambaşka davranırdım. İşittiğim bütün sesler içinde kulağımı en çok okşayan, onun adı olurdu.”
İlk üzüntüm. Dün benden kaçtı. Benim kendisiyle konuşmamı istemez gibi görünüyordu. Önce inanmadım buna, bir yanlış anlama oldu sandım, çünkü seviyorum onunla birlikte olmayı, onun konuşmasını işitmeyi seviyorum, kendisine hiçbir şey yapmadığım halde nasıl böyle ters davranabilir bana? Sonunda, gerçekten kızgın olduğunu anlayınca bıraktım ardını. Aldım başımı, onu yaratıldığımız sabah ilk gördüğüm, ne olduğunu anlamadığım için de kendisine ilgisiz kaldığım yere gittim, orada yapayalnız oturmaya başladım. Ama çok dokunaklı bir yerdi burası şimdi, çevredeki en küçük şeyler bile onu hatırlatıyordu, bir acı çökmüştü yüreğime. Bu acının nedeni tam kavrayamadım ilkin,çünkü benim için yepyeni bir duyguydu bu. Böyle bir duyguyu daha önce hiç yaşamamış olduğumdan büyük bir bocalama geçiyor, bu durumu anlamakta güçlük çekiyordum.
Başlangıçta ne diye yaratıldığımı bir türlü anlayamıyordum. Ama şimdi anlamaya başladım: bu güzel dünyanın gizli yönlerini bulmak, mutlu olmak, bütün bu şeyleri düşünüp bize verene şükretmek.