Yine en iyisi kendi içindeki karanlığa sığınmak ya da gökyüzünün, okyanusların sonsuz derinliğinde esip savurarak tekniğinin güçlülüğüne sığınmak... Ya da bir yaz gecesinin durgunluğunda, tek başına, bir kum tepetiğinin içinde uyumak...
Çünkü iyilik hep tek yönlü bir davranıştır. İyilikte yalnız tek taraflı bir irade söz konusudur. İyilik denilen bir davranışı yapmayı kimse zorlanamayacağı için vardır iyilik denilen şey. Üstelik, koşulsuz ve soyut iyilikte çoğu zaman sevgiye de yer olmaz. Çünkü gerçekte iyilikle Sevgi birbirine karşıt tek yönlü kavramlardır...
Edebiyatın duayenlerinden alıntı hikayelerden oluşan bir eser.
Eserden çıkarılabilecek belki de en önemli önerme şudur;
İnsan iyi de kurt mu kötü?
Aslan kötü de ceylan mı iyi?
Koyun kötü de otlar mı iyi?
Kuşlar köyü de solucanlar mı iyi?
İşte 1961 yılında Nobel ödülüne layık görülen İvo Andriç hikayesinde bu soru silsilesine dikkat çeker. Zihinde kalın.
Kendisine ilanı aşk edenin hangimiz olduğunu bilmiyor, ama sanki umursamıyor da artık bunu; hangi kaptan içtiği önemli değil, önemli olan sarhoş olmak.
Söze başlarken insanlık tarihindeki şu gerçeğe dikkatinizi çekmek isterim: büyük sanatçılardan birçoğunun değeri, ancak o sanatçılar aç kalıp öldükten sonra kabul edilmiştir.
Başlangıçta ne diye yaratıldığımı bir türlü anlayamıyordum. Ama şimdi anlamaya başladım: bu güzel dünyanın gizli yönlerini bulmak, mutlu olmak, bütün bu şeyleri düşünüp bize verene şükretmek.