Kelly vd. (2001) cinsel istismar öyküsü olan 67 olgu üzerin­de bir araştırma yapmışlardır. Araştırmada, bu olguların 17'sinin anne/oğul ensesti olduğu ve bunların, istismara uğra­mış diğer deneklere göre daha çok travma belirtileri gösterdikle­ri saptanmıştır. Araştırmada elde edilen diğer bir bulgu, annele­rinin istismarına uğramış erkeklerin daha çok uyum sorunları gösterdikleridir.
(...)bazı ku­ramcılar anneliğin doğal bir cinsel deneyim olduğunu savun­maktadır. Onlara göre; nefes tutma, çıkarılan sesler, yüz ifadesi, rahim tepkileri, karın bölgesi kas tepkileri, pozisyon, merkezi sinir sistemi tepkileri, duyumsal algı ve duygusal tepki açıların­dan, doğal çocuk doğurma ile cinsel coşku arasında birçok yön­den benzerlikler bulunmaktadır. Bu yazarlara göre, annenin çocuğuna karşı cinsel duygularının kökeni fizyolojiktir ve oksitosin (oxytocin) salgılamasından kaynaklanır. Oksitosin, rahim kaslarının kasılmasını uyaran bir hipofiz bezi hormonu­dur.
Reklam
(...)çocuk küçük yaşta iken, ebeveyn ile çocuk arasındaki bağın geliştiği dönemin bir sonucu olarak, öz babalar ensest ilişkisine karşı daha çok duyarlı duruma gelirler. Bunda, çok küçük yaşta iken, çocuğun anne ve babasına olan yoğun bağımlılığının önemli bir payı vardır. Aynı zamanda öz babaların, çocuğun bezini değiş­tirmelerinin, banyosunu yaptırmalarının veya bakımı ile ilgili diğer işlerde yardımcı olmalarının daha sonraki dönemlerde, ilişkilerin cinselleşmesini önlemeye katkıda bulunduğu, fakat aynı durumun, üvey babalar için söz konusu olmaması nedeniyle ensest ilişkisinin ortaya çıktığı iddia edilmektedir.
Gordon (1989), öz baba/kız çocuk ve üvey ba­ba/kız çocuk arasında ensest ilişkisinin yaşandığı aileleri karşı­ aştırmak amacıyla yaptığı bir araştırmada, öz baba/kız çocuk arasında ensest ilişkisinin olduğu ailelerde yüksek düzeylerde uyuşturucu ve alkol sorunu bulunduğunu ve bu ailelerin gelir düzeylerinin yetersiz olduğunu bulmuştur.
Bazı hayvan türlerinde de ensest tabusunun varlığı sap­tanmıştır. Örneğin, dişi şempanzelerin kızışma dönemlerinde kendilerine cinsel maksatla yaklaşan erkek kardeşlerine şiddetle karşılık verdikleri gözlenmiştir. Aynı biçimde maymun, orangu­tan ve şempanze gibi memeli hayvanlardan erkek ve dişilerin cinsel olgunluğa eriştiklerinde sürüden ayrıldıkları ve böylece olası bir ensest ilişkisine engel oldukları görülmüştür. Bu bulgu­lar, ensest tabusunun evrensel olduğu iddialarını desteklemek­tedir. Bazı sosyal biyologlar bu kanıtlara dayanarak, yakın akra­ba ile cinsel ilişkilerden kaçınmanın bir uyum davranışı olarak geliştiğini savunmaktadırlar.
Ensest tabusu, hemen hemen tüm kültürlerde bir gerçektir. Bu nedenle, birçok yazar ensest tabusunun evrensel olduğu görüşündedir. Bunlar arasında ensesti, tabuların en evrenseli olarak gören Freud'un adı başta gelir. Freud'un, kadın hastala­rının çocukluk çağında babaları veya başka yakınları tarafından ensest istismarına maruz bırakıldıklarına dair anlattıklarını, gerçek olmadığı savıyla inkar ederek, hastalarının bu konudaki itiraflarının bir fantezi olduğunu iddia etmesi, ensesti tabu ola­rak kabul etmesinin bir sonucu olabilir.
Reklam
Eski Mısır' da baba ve kız, anne ve oğul, erkek ve kız kar­deşler arasında ensest evliliklerinin gerçek olduğu bilinmekte­dir. Eski Mısır kralları hanedan kanının saflığını ve devamını sağlamak için çoğunlukla kız kardeşleri ile ve bazen de kendi kızları ile evlenirlerdi. Erkek ve kız kardeş arasındaki evlilikle­rin, eski Hawaii' de, yine eski Meksika' da Mixtec'lerde ve İnka'larda uygulandığı bilinmektedir. Daha yakın tarihlerde, Avusturya'da Habsburgs hanedanında ve Avrupa'da kraliyet ailelerinde tam ensest biçiminde olmasa bile akrabalar arasında evlilikler yapılmıştır.
Blanchard vd. (2002) bir başka araştırmalarında, daha önce geçirilmiş kafa travmasının pedofiliye yatkınlaştırıcı bir faktör olabileceğine ilişkin bulgular elde etmişlerdir. Araştırmacılar 6 yaşından önce bilinç kaybı ile sonuçlanan kafa travmasının, düşük zeka, düşük eğitim düzeyi ve artan pedofili düzeyi ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Araştırmacılara göre bu bulgu ilk çocukluk dönemindeki kafa berelenmelerin, çocuklara yöne­lik cinsel eğilimle sonuçlanabileceği varsayımını destekler nite­liktedir. Araştırmada, pedofillerin kontrol grubuna göre daha büyük olasılıkla psikiyatrik tedavi gören annelere sahip olduk­ları da bulunmuştur.
Blanchard vd. (1999) tarafından yapılan bir araştırmada, 679 pedofil suçlusunun zeka düzeyleri değerlendirilmiş ve elde edilen sonuçlara göre, eşcinsel ve çiftcinsel (bisexual) pedofillerin ortalama zekalarının, karşıtcinsel pedofil suçluları­nın zekalarından anlamlı olarak düşük olduğu bulunmuştur. Aynı araştırmada, pedofil suçlularının zeka düzeyleri düştükçe istismara uğrayan çocukların yaşlarının da küçüldüğü saptan­mıştır.
Cinsel takiye, istismarcının gerçek düşünce ve niyetini gizli tuta­rak sırf ilişki kurmak amacıyla çocuğun önceden güvenini kazanmak için bilerek yaptığı fiiller ve söylediği sözlerdir.
Reklam
Psikopat Pedofiller
Bu tipe giren pedofiller, değişik cin­sel heyecanlar , tatmak için çocukları kullanan psikopat kişiliğe sahip kimselerdir. Bunlar arasından, çocuk fahişe çalıştıranların, çocuk porno sitesi işletenlerin ve davranışlarında antisosyal saldırganlığın ve sapık cinsel eğilimlerin baskın olduğu kişilerin de çıkması mümkündür. Psikopat pedofiller, zor kullanan ve daha çok erkek çocuklara saldıran suçlulardır.
Koşullanmış Pedofiller
Koşullanmış pedofillerin, küçük erkek çocuklarla cinsel ilişki deneyimi olan ve bu deneyimi daha çok çocuk ıslah evlerinde kazanmış kimseler oldukları saptan­mıştır. Pedofil alışkanlıklarını koşullanmış bir davranış olarak yetişkinlikte de sürdüren bu kimselerin kurbanları sokak çocuklarıdır. Koşullanmış pedofiller, kurban çocukları, sokak çocukla­rının yoğun olarak bulunduğu şehir bölgelerinde arayıp bulurlar.
Sonradan Olma Pedofiller
Bu gruptaki pedofiller, ergen­lik döneminde normal cinsel ve sosyal gelişim göstermelerine karşılık, sonraki yıllarda, özellikle yetişkinlik döneminde davra­nışlarında gerilemelerle özellik gösterirler. Bu kişilerin, yetişkinlik dönemine girmelerinden itibaren sosyal, mesleki ve evlilik uyumları ile ilgili olarak güçlükler yaşadıkları saptanmıştır. Bu olgularda pedofiller, kişinin bir kadın önünde ya cinsel yetersizliği ile doğrudan yüz yüze gel­mesinin ya da bir erkek akranın, erkeklik imgesini tehdit etme­sinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bu tip pedofiller, kurbanlarını tanımadıkları çocuklardan seçerler ve cinsel fiilleri tepiseldir. Sonradan olma pedofiller grubuna giren kimselerin pedofil fiillerde bulunmalarına yol açan olayların başında, eşlerinin veya kız arkadaşlarının ya da ilişkide bulundukları bir kadının başka bir erkekle ilişkide bulunduğunu keşfetmelerinin geldiği bildirilmektedir. Gerçekten de, bu olguların çoğunda, seçilen pedofili kurbanının kız çocuk olması, bunun bir öç alma ve aynı zamanda erkekliği kanıtlama fiili olabileceğini düşündürmekte­dir.
Kişilikleri Olgunlaşmamış Pedofiller
Pedofili suçluları arasında en genel tipi oluşturan bu kimseler, ergenlik, yetişkin­liğin başı ve yetişkinlik dönemlerinde erkek veya kadın akranla­rıyla doyurucu kişiler arası ilişkiler kuramamış veya sürdüre­memiş kimseler olarak tanımlanmaktadır. Bu tipe giren pedofiller, cinsel olarak sadece çocuklarla ilişki kurabilen ve çoğunlukla mağduru tanıyan kimselerdir. Bunların, kurbanları­nın kız veya erkek olabildiği ve cinsel fiillerinin tepisel olmadığı bunun yerine, ilişkiye önce kuşku uyandırmayan bir kur yapma ile başladıkları ve bunu cinsel girişimlerin izlediği gözlenmiştir.
Gerilemiş Cinsel İstismar Suçluları
Bunların davranışı genellikle yetişkin olduklarında ve bir stres sonucu ortaya çıkar. Bu stres, örneğin işsizlik, evlilik sorunları veya uyuşturucu ve alkol kullanımı gibi dıştan gelen durumsal bir stres olabilir ya da yalnızlık, yalıtılmış olma ve kaygı gibi olumsuz duygusal durumlarla ilgili olabilir. Bu gibi stres yapıcı­lar, kişinin kendine güvenini ve kendilik değerini olumsuz etkileyerek erkeklerde kendine güven duygusuna zarar verir. Gerilemiş cinsel istismar suçluları (GCİS), kolay elde edebi­lecekleri çocukları seçerler ve bu nedenle daha çok kendi çocuk­larını tercih ederler. Bunların, çocuklara olan eğilimleri saplantı­sal değildir ve kurbanları genellikle kız çocuklarıdır. Araştırma­lar, gerilemiş cinsel istismar suçlularının normal erkeklerinkine benzer uyarılma örüntüsüne sahip olduklarını fakat gözlenen istismarın yetişkinlere olan eğilimden geçici bir sapma olduğuna işaret etmektedir. Ergenlik çağındaki gerilemiş cinsel istismar suçluları, küçük çocuklarla değil fakat akranları ile cinsel ilişki kurma eğilimin­dedir. Bu gibi genç istismarcılar, yetişkin partneri çocuğa tercih etmelerine karşın, yetişkinlerle ilişkilerinde sorunlarla karşılaş­tıklarında çocuklara yönelebilirler. Gerilemiş cinsel istismar suçlularının münhasıran çocuklara ilgi duymamaları nedeniyle gerçek pedofil olarak değerlendirilmemeleri gerekir.
135 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.