Erkek ve kız çocukların istismara maruz kaldıkları ortalama yaşın 8 ile 12 arasında olduğu bildirilmektedir.
Folklor tarihinde, hekimlerin zührevi hastalığı olan kimse­lere, hastalığın tedavisi ve mikrobu emmesi için çoğu kez bir çocuk ile cinsel ilişkide bulunmayı önerdiklerine dair kayıtlar bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler raporlarında, bu inanışın özellikle Güney Afrika'da bugün bile yaygın olduğu ve HIV ya da AIDS hastasının bakire ile cinsel ilişkide bulunduğu takdirde iyileşebileceğine inanıldığı kaydedilmektedir. Bu durum, kuşkusuz Güney Afrika'daki çocuk cinsel istismar oranlarının ne­den yüksek olduğunu da açıklamaktadır. Gerçekten de, Güney Afrika'da 2000 yılında 67.000 çocuğa cinsel tecavüzde bulunul­duğu saptanmıştır. Ancak araştırmacılar, gerçek sayının bunun 10 misli olduğu görüşündedirler.
Reklam
Blanchard vd. (1999) tarafından yapılan bir araştırmada, 679 pedofil suçlusunun zeka düzeyleri değerlendirilmiş ve elde edilen sonuçlara göre, eşcinsel ve çiftcinsel (bisexual) pedofillerin ortalama zekalarının, karşıtcinsel pedofil suçlularının zekalarından anlamlı olarak düşük olduğu bulunmuştur. Aynı araştırmada, pedofil suçlularının zeka düzeyleri düştükçe istismara uğrayan çocukların yaşlarının da küçüldüğü saptanmıştır.
Eski Mısır'da baba ve kız, anne ve oğul, erkek ve kız kardeşler arasında ensest evliliklerinin gerçek olduğu bilinmektedir. Eski Mısır kralları hanedan kanının saflığını ve devamını sağlamak için çoğunlukla kız kardeşleri ile ve bazen de kendi kızları ile evlenirlerdi. Erkek ve kız kardeş arasındaki evliliklerin, eski Hawaii'de, yine eski Meksika'da Mixtec'lerde ve İnka'larda uygulandığı bilinmektedir. Daha yakın tarihlerde, Avusturya'da Habsburgs hanedanında ve Avrupa'da kraliyet ailelerinde tam ensest biçiminde olmasa bile akrabalar arasında evlilikler yapılmıştır.
Araştırmalar, ensest ilişkisinde bulunan babaların eşduyuştan (empati) yoksun olduklarını göstermektedir. Empatiden yoksunluk, istismarcının kurban çocuk ile duygusal özdeşim kuramamış olması nedeniyle giriştiği istismarın sonuçlarını algılayamaması hali olarak tanımlanabilir. Bu durum, çocukları küçük yaşlarda iken, ensest suçlusu babaların ya evde bulunmamaları ya da çocuk bakımı ile ilgilenmemeleri nedeniyle, ilk yaşlardan itibaren ensest kurbanı çocukla kendileri arasında bir bağın oluşmamasına dayanarak açıklanmaktadır.
Sayfa 109Kitabı okudu
Gündüz bakım merkezlerinde, çocukların cinsel organına ve rektumuna yabancı cisimlerin sokulması biçiminde yapılan cinsel istismara oldukça sık rastlandığı bildirilmektedir. Kaynaklarda, bu amaçla örneğin, kalem, iğne, bıçak, makas ve hatta "haç" kullanıldığı kaydedilmektedir. İlgili literatürde sadistik istismar olarak da adlandırılan bu istismar biçimleri ile ilgili şaşırtıcı gözlemlere rastlanmaktadır. Örneğin, bu olguların birinde, istismar suçlusunun çocuğa büyük bir bıçak göstererek, "bunu arkana sokacağım" dediği ve çocuğun kendine ne sokulduğunu görmemesi için de eğilmesini söylediği kaydedilmektedir. Çocuğun, bu durumda iken kendine gösterilen bıçak yerine makatına parmak dahi sokulsa, içinde bıçak olduğuna inanmaya devam ettiği ve bu yüzden, yapılan soruşturma sırasında veya bu konuda konuşurken istismarcı hakkında "içime büyük bir bıçak soktu" dediğinde, bu sözlerinin kuşku ile karşılandığı ve çocuğa cinsel istismarda bulunulduğuna bile inanılmadığı görülmüştür. Başka bir örnekte, cinsel istismarcıların çocuğun kendisine ne yapıldığı algısını çarpıtmak için, yabancı cisimlerin sihirli güçleri olduğunu söyleyerek onu kandırdıkları ve örneğin çocuğa "senin içine sihirli bir termometre sokacağım" dedikleri anlatılmaktadır.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
İstismar kurbanı 3 yaşın altındaki çocuklarda dahi kabus ve gece terörü gözlenmiştir. Oysaki kabus bu yaşın altındaki çocuklarda genellikle görülmemesi gereken bir tepkidir.
Sayfa 136Kitabı okudu
Her yaştan kızların cinsel istismarı yoğun bir biçimde araştırmalara konu yapılmasına karşın, erkek çocukların cinsel istismarı, yakın zamanlara kadar ilgi çekmemiş ve konu inkar edilmiştir. Son yıllara gelinceye kadar, yetişkin ile çocuk arasında yaşanan cinsel istismar olgularında, erkek kurbanların sadece küçük bir oranı oluşturduğuna inanılmıştı. Bu durum, kaçınılmaz olarak cinsel istismarın sıklığı ve yaygınlığı ile ilgili verilere yansımış ve bu verilere dayanılarak kızların erkeklere göre çok daha yüksek oranlarda cinsel istismara maruz kaldıkları iddia edilmiştir. Oysaki gerçekler bunu doğrulamamakta ve son yıllarda yapılan araştırmalar, erkeklerin kızlar kadar veya onlara yakın oranlarda cinsel istismara maruz kaldıklarını göstermektedir.
Sayfa 152Kitabı okudu
Alkol kullanmanın, cinsel istismar içtepilerine karşı ket vurmaları azalttığı veya tamamen ortadan kaldırdığı bilinmektedir. Yapılan birçok çalışma, cinsel istismarın alkol alınması ile birlikte gerçekleştiğini göstermektedir. Cinsel istismarda bulunanların ya alkolik kişiler oldukları veya cinsel istismar sırasında içkili bulunduklarına dair araştırma kanıtlar vardır. Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda, olguların %30-40'ında alkol kullanılması ile cinsel istismar arasında ilişki olduğu bulunmuştur. Araştırmalar bulgularına göre, küçük kızlara cinsel yönelimi olan istismarcılarda cinsel yönelimi erkek çocuklara olan istismarcılara göre alkol kullanma daha çok görülmekte ve ensest istismarcıları tüm cinsel istismarcılar içinde alkol alan en büyük grubu oluşturmaktadır. Bu konudaki araştırma kanıtlarına dayanarak, alkol kullanımının bazı cinsel istismar olgularında işlenen istismar suçunun nedenini oluşturduğu söylenebilir.
Sayfa 259Kitabı okudu
135 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.