Aşk denen şey garip bir virüstü
Ama insanlığın büyük bir kısmı gibi Kayra da doğru zaman bekliyordu. Doğru zaman gelene kadar Belen ne severse, Kayra da o şeyleri seviyordu işte. Çünkü aşk denen şey garip bir virüstü ve hedef organ ne yazık ki doğrudan beyindi.
Birden durdu: “Peki düşman olmazsa şeref, şan nasıl kazanılır?” Kendi kendini cevapladı: “O zaman da biz saldırırız düşmana." Aklına yatmıştı.
Reklam
Bayramda Bayramlaşılmayacaklar Listesi
Kadınlarımıza “yosma”, gençlerimize “çapulcu”, muhalefete “edepsiz”, foyasını ortaya çıkarana “şerefsiz”, teröristbaşına “Sayın” diyenlere… Gidip yanak mı uzatacağız; bir kez daha öpsün diye! El mi sıkışacağız? Barış mı ilan edeceğiz? (...) Berkin Elvan’ın annesi mesela? Çocuğu öldürüldüğü gibi bir de miting alanlarında hedef gösterilmedi mi? Şimdi bayram geldi diye, o nasıl affedecek biricik oğlunun katillerini? Depremde günlerce enkazın başında canlarının kurtarılması için “devlet”in gelmesini bekleyenler… Kızının altında kaldığı enkazı tırnaklarıyla kazarken gözünden kanlı yaşlar akan sanatçı Orhan Aydın… 📰: 12punto.com.tr/yazarlar/mustaf...
Yadırgamaları yadırgama konusunda yalnız değiliz ama, yadırgamaları yadırgamamız bile yadırganabiliyor...
Orhan Veli neden Ahmet Haşim'e bu kadar takılırdı? Bunun yorumu için de sözü Asım Bezirci'ye verelim: "Elbette, bu şaka yollu takılmalar Ahmet Haşim'den çok, onun kişiliğinde <<eski şiir anlayışı>>nı yıpratmak için yapılmaktadır. Böylece Orhan Veli eskiyle savaşını şiirleriyle de yürütmüş olmaktadır. Ne var ki, bu davranışın Orhan Veli'ye -az da olsa- zararı dokunmuş, kimi şiirlerini araç düzeyine indirmiştir. Ayrıca yazıyla yapılacak bir görevin şiirle yapılması, Orhan Veli'nin kendi şiirine ayırdığı zamanı biraz kısmış, yıkıcılık eğiliminin bir süre yapıcılıktan ağır basmasına yol açmıştır."
Orhan Veli gibi yaşamı boyunca başına pek çok kaza gelen Reşid Halid'in ölümü de yine Orhan Veli'nin ölümü gibi bir düşme sonucu gerçekleşir. 1966 yılında, bir bayram günü, gazeteden aldığı davetiye ile gittiği Aksaray'daki bir tiyatronun merdivenlerinden düşer ve komaya girer. Kısa bir süre sonra da ölür. Ölümü üzerine Tahir Alangu şunu söyler: "Reşid Halid Gönç, Bab-ı Ali'ye ilk düştüğü gün komaya girmiş, bir daha da kendine gelememiş ve ölmüştür. Yazık, çok yazık, pek yazık..."
Reklam
1,000 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.