Bu disiplinli ve kasvetli manastır inzivası yaşam değildir, çünkü özgürlük yoktur. Ölüm değildir, çünkü refaha ermek yoktur; tıpkı bir dağın zirvesine benzeyen bu mekânın bir yanında içinde bulunduğumuz uçurum, diğer yanında içine yuvarlanacağımız uçurum yer alır; burası birbirinden ayırdığı iki dünya tarafından hem aydınlatılan hem de karanlığa gömülen, yaşamın solgun ışığının ölümün loş karanlığına karıştığı dar ve puslu bir sınır noktası, mezarın alacakaranlığıdır.