Kitap çok güzeldi, ilk defa gezi okuduğum için müthiş hissettirdi. Sadece yazarın gezmeyi sevmeyen veya evlenen genel olarak kendi gibi olmayan insanları küçümsediğini düşünüyorum ve bazı yerlerde tekrara kaçmış gibi hissettim. Benim için güzel bir tecrübe oldu ve bana kattığı çok şeyler oldu :)
Yazara karşı ön yargım yok, daha önce iki kitabını severek okumuştum. Fakat bu kitap gezi kitabından çok "Her fırsatta kendimi öveyim," kitabı olmuş. Yazar on sayfada bir; yazar olduğunu, Türk yazar olduğunu, Akdenizli bir roman yazarı olduğunu vurgulamış. Yaptığı her şeyden "Ben yaptım. Normal insanlar yapamaz ama ben yaptım." şeklinde bahsetmesi, ilk sayfalarda anne olan arkadaşlarını küçümserken kendi anne oluşundan Nobel almışçasına gururlanışı beni rahatsız etti. Yazarın çocukluk ve gençliğindeki hiçbir başarısının çevresi tarafından takdir görmediğini düşünmeye başladım. Oysa anlatımı çok yalın ve akıcıydı. Bir kitap nasıl yazarın egosu tarafından zehirlenir, bunu gördüm. Elimde bir kitabı daha var Buket Uzuner'in. Okumadan önce biraz beklemek istedim açıkçası.
Çünkü İstanbul,artık ne kozmopolittir(azınlıkların silinmesiyle tektipleşmiştir),ne de yeşildir(açgözlü ve görgüsüz politikacıların büyük gayretleriyle). Bu nedenle İstanbul,bir şehir romantiğinin,bu anlamda sık sık kahrolarak yaşayacağı kent kategorisine girmektedir.
Kimilerine göre'geri dönmeyi hiç düşünmeden yola çıkan kişi gezgindir'."Seyyahlık bir iştir.Seyyahı,turistten ayıran en belirgin özellik gezmeyi iş edinmesidir,"diyor genç seyyah kadınımız Hülya Koç.
...hiçbir şey olmasa, hayata bir kez geldiğinize inanıyor ve içinizde ki ve/veya çevrenizde ki 'habaset'in sizi boğmasına artık izin vermek istemiyorsanız,yaşadığınız kenti,ülkeyi ve dünyayı keyif alınacak hale getirmenin yollarını arayın.Arayın.Tekrar arayın.