Cansız toprakta canı, uçsuz bucaksız uçurumlarda hayatı gördüm. Yaşadığını sandıklarımızın cesetlerini gördüm.
Şehirler gördüm, saraylarına baykuşlar tünemiş, yenilmez krallar gördüm altından ışıl ışıl parlayan taçları kırık dökük mezar taşlarına dönüşmüş. Atlarının üzerinde birer dev gibi yükselen mağrur kumandanlar gördüm, yerin yedi kat dibinde kaybolmuş, kemikleri sadaklarındaki oklarına karışmış. Nice savaşçılar gördüm katman katman yerin altına kök salmış, yenen ve yenilen birbirine karışmış, muzaffer şahların zaferlerini solucanlar kutlar olmuş. Boşanmış damar, akmış kan, batmış kefenleri gördüm!
İlden ile gezdim, nice insanlar gördüm. Yerin üstünde yürüyen cesetler, toprağın altında yaşayan ölüler gördüm.
Gün geldi bir fakirde gerçek zenginliği buldum. Gün geldi hanları hamamları olan bir saraylıda fukaralığı gördüm.
Yıl 1954 olmalı. Köyümüzdeyiz. Bizim köy, Giresun ilçesinin Alucra ilçesinin Armutlu köyü.
………
Alucra kasabasına bağlı 80 kadar köy vardır. Tüm bölgede toprak verimsizdir ve hemen bütün köylerin nüfusunun yarıdan fazlası kış aylarında çeşitli şehirlere iş aramaya giderler. Bu şehirler arasında Giresun, Ordu, Samsun ve bu sahildeki ilçeler ile İstanbul’u sayabiliriz. Bizim aile de kış aylarında Bulancak kasabasına gelir ve yaz aylarında köye dönerek tarlalarımızdaki ürünleri toplardık. Sonbaharda yeniden Bulancak’a dönerdik. Ben, 1957 Bulancak ortaokulunu bitirine dek böyle sürdü gitti.
Aslında şehirler sahip oldukları kötülükler, yapmacıklıklar ve alınan geçici hazlarla var olurlar. Yoksa Lüzümsüz Adam şehirlerden 7 yıl uzak kalırmıydı.