Ne yapsalar da İhvanı Müslimin hareketinin yükselişini engelleyemiyorlardı. Ve son nokta! Hasan el-Benna'nın hayatına kastedip hareketi bitirmeyi planladılar. Hasan el-Benna ölürse bu iş biter sanıyorlardı.
8 Aralık 1948'de İngiltere ve Fransa büyükelçisi ile Amerika elçiliğinde görevli üst düzey bir yetkili, İngiliz Fayed karargâhında bir araya gelip İhvanı Müslimin cemaatini bitirmeyi ve malvarlığına el koymayı kararlaştırdılar. Bunu gerçekleştirmek üzere işbirlikçileri Kral Faruk ve Başbakan
İbrahim Abdulhadi'ye emir verdiler.
Polis, bu planı devreye koymak için öncelikle Hasan el-Benna'yı yalnızlaştırmaları gerektiğini düşünüp bunu sağlamak adına İhvanı Müslimin'in genel merkezine baskın yaptı. Hasan el-Benna' nın dışında orada bulunan herkesi tutukladı. Ancak Hasan el-Benna, kardeşleriyle birlikte polis aracına binmek için harekete geçse de polis engeline takıldı. Sadece üyeleri tutuklamak için emir aldıklarını, başkanı tutuklama emri almadıklarını beyan edip onu bindiği araçtan indirdiler. Bu, suikastın ayak sesleriydi.
Polislere: "Bu halde beni öldürmek istiyorsunuz." dediğini yakınındaki arkadaşları duymuştu.
Çalışmalarına ara vermeden devam eden asil, şerefli, temiz, aydın, takva sahibi, seçkin ve Kur'an hafızı olan Hasan el-Benna, yaklaşık iki ay sonra hain bir pusuda 12 Şubat 1949'da 43 yaşlarındayken sömürgecilerin direktifleriyle alçaklar tarafından çapraz ateş hattında şehit edildi.