Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Sen benim gözümde bir daha asla rastlayamayacağım türden bir idealdin. Şu karşımdakiyse şehvet düşkünü bir iblisin yüzü.”
Empatinin doğuştan oluşu (Ayna nöronlar sayesinde)
Kızgınlık, korku, üzüntü, sevinç, acı, şehvet, suçluluk, utanma ve aşk gibi birçok temel duyguya empati duyarız. Yokluğu psikopatiye yol açan empati, kompleks ve çok katmanlı bir özelliktir. Bu kadar önemli ve kompleks bir özellik olan empati ile ilgili özelliklere yeni doğan bebek aşamasından itibaren rastlanır. Yapılan birçok farklı deneyde yeni doğanlara diğer bebeklerin ağlamaları dinletilince ağlamaya başladıkları, stresli olduklarını gösteren yüz ifadeleri sergiledikleri ve emzirme oranlarının değiştiği saptanmıştır. Bu reaksiyonların gerçekten ağlamaya karşı mı, gelen sese karşı mı olduğunun anlaşılması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, sentetik ağlama ve kendi ağlamalarının kaydı dinletilince ise diğer bebeklerin ağlamalarına gösterdikleri reaksiyonu göstermemişlerdir.
Reklam
Kalplerinde bir hastalık vardır." Buradaki hastalıktan kasit, şüphe, tereddüt ve münafıklık hastalığıdır. Çünkü kalp kendisini sağlık ve itidal sınırla rının dışına çıkartan iki türlü hastalığa maruz kalır: Birisi batıl şüphelerden kay naklanan hastalık, diğeri de helâke götüren şehvetin (nefsi arzuların) yol açtığı hastalıktır. Küfür, münafıklık, şek ve bid'atler, şüphe ve tereddüt hastalıkları tü- ründendir. Zina, hayāsızlık ve masiyetleri sevmek ve işlemek ise şehvet hasta lıkları türündendir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Yoksa kalbinde hastalık bulunan kimse(ler) (kötü) ümitlere kapılır." (el-Ahzab, 33/32) Buradaki "hastalıktan kasıt ise zina arzusudur
Çözülmüş bir sırrın üzüntüsü
Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara Sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan İpte boynum, ağzım şehvet yalaklarında çapraştım, and içip ayna kırdım doğadan bir vahiy bekledimse boşuna baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı hiçbir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
İyi de sözcükler nerdeydi, beraberimde getirdiğim şehvet nerdey­di? Bütün o hayaller, arzum, cesaretim nerdeydi ve neden orda otur­muş hiç de gülünesi olmayan şeylere kahkahalarla gülüyordum? Ha­di Bandini -emeline kavuş, kitaplarda anlatıldığı gibi sahip ol ona. Bir odada iki kişi; biri kadın; diğeri, Arturo Bandini, ne balık ne de kuş.
Sait Faik'e bir süreliğine veda alıntısı olsun.
Bir pazartesi günüydü. Günler şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi... Yap bakalım hesabını!.. Hey gidi pazartesi hey! Kaldı on saatin. Bir saat kavgaya say, bir saat konuşmaya, iki saat yürümeye, yarım saat düşünmeye koy, yeme içmeye de
Sayfa 79 - Lalettayun: gelişigüzel
Reklam
Dinlerin çoğu insanların falanca peygamberin söylediklerine inanmasını istiyor diye dine güleceksek zamanelere daha çok gülmemiz gerekir. Modern zamanlarda Musa’dan, Buda’dan veya İsa’dan sözler aktaranlara gülüyorlar; ama aynı kişi bir Huxley’nin, bir Tyndall’ın veya bir Darwin’in adını verecek olsa onun sözü çiğ çiğ yutulur. “Bunu Huxley demiştir,” dediniz mi akan sular durur. Gerçekten de hurafelerden kurtulmuşuz! Öbürkü dinsel hurafe, beriki bilimsel; yalnız şu unutulmasın ki hayat veren manevi fikirler o hurafelerle gelmiştir; modern hurafelerse şehvet ve açgözlülük getirmiştir. O hurafeler Tanrıya tapmaya çağırıyordu; bu hurafeyse iğrenç saçmalıklara, üne ve güce tapmaya. Aradaki fark bu.
312 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Rahip
Blog formatında yazılan kitapları her zaman ciddiye almam. Çağdaş Romantizm dediklerinde özellikle. Rahip bir arkadaşımın tavsiyesiydi. Fazlasıyla şehvet içermesi rahatsız etti. Sonuçta bir din adamından bahsediyor. Ama herkesin söylediği bir şeyi hatırlattı bana. O da bir insan ve rahip olsa da erkek. Böyle kitapları her zaman okumayacağım o kesin. Ama bana kırılganlığımızı hatırlattılar. Ne olursa olsun ilişkilerle iyileştiğimizi de. Ve olmaz denilenlerin olabileceğini de. Dokundu. Yalan yok.
Rahip
RahipSierra Simone · Pukka Yayınları · 2024110 okunma
Belki şehvet-perest ve hayvani nefislerin güzellerin ihtilatından şehvetlerinin isteğini yerine getirmeyi büyütüp Cenâb-ı Hakkın kerîm olan vechinin güzelliğinden yüz çe- virmeleri, tıpkı, pislik böceklerinin arkadaşını büyütüp ona ülfet vermesine ve kadınların güzel yüzlerinden yüz çevir- mesine benziyor. Binaenaleyh kalblerin çoğunun Allah'ın cemålini görmekten körleşmesi, pislik böceğinin kadınla- rın cemâlini idrak etmekten kör olmasına benzer. Zira bö- cekler asla bu, güzelliği idrak edip ona iltifat etmezler. Eğer gübre böceğinin aklı olsaydı pislikle uğraşmayı terkedip o güzel yüzlere yönelirdi. Sözünü ettiğimiz insanların da bü- nun gibi aklı olsaydı cennetin hurileri ve yeyip içecekleriyle meşgul olacağına Allah'a yönelir ve O'nun sevgisine başka hiç bir şeyi ortak etmezdi.
Kadınla erkek arasındaki aşkta her zaman bu aşkın doruk noktasına ulaştığı bir an vardır ve o anda bilinç, mantık ve şehvet diye bir şey kalmaz.
Reklam
Bir kimsede şehvet bulunmazsa, ondan kaçınmaya da imkan yoktur. Ey sâlik; sende sabır meşakkati olmazsa, karşılığında bir hayır ve mükafat elde edemezsin.
Şu İngilizler için ne diyeceğimizi bilemeyiz. Türklerin oğullarımızı yeniçeri yapacaklarını, kızlarımızı hareme alacaklarını bilirdik. Askere gitmekten muaf tutulacağımızı, ata binmekten men edileceğimizi, sultanlarımızın şehvet düşkünü ve çılgın olduklarını bilirdik. İngilizlerle hiçbir şeyden emin olamazsın. Önce canına okurlar, sonra canım cicim derler... Yüreğim kan ağlayarak şunu itiraf etmeliyim; savaşın kaderinin Yunanistan'da belli olmayacağı anlaşılınca, bizi kendi kaderimizle baş başa bıraktılar.
Sayfa 222 - Nora kitapKitabı okuyor
Sen mutluluğu bir fındık kabuğunda arıyorsun. Ne var ki güzellik de, mutluluk da bizlerden daha zengindir, binlerce yolu barındırırlar kendilerinde, tüm ağaçlarda meyveye dururlar. Sevgisiz zenginlik kaç para eder ya da güzelliksiz şehvet?
Yansıtma, vakaların büyük çoğunluğunda bir savunma mekanizmasıdır. Kendi doğasının şehvet veya açgözlülük gibi nahoş yönlerini kabullenemeyen birey, kendisinde bu yönlerin varlığını inkâr ederken, başkalarında görme eğilimindedir. Biri homoseksüel topluluğu, gençleri yozlaştırıp toplum yapısını yıkmakla hararetli biçimde suçladığında, o kişinin kendi homoseksüel dürtüleriyle hiçbir zaman uzlaşamadığına emin olabiliriz.
Prof. Dr. Mehmet Görmez bir sohbetinde şöyle ifade ediyor durumumuzu: “Yeni bir uygarlık doğdu. Sanal uygarlık. Bu uygarlık bütün katılımcılarını pasif birer seyirciye dönüştürüyor. Bu uygarlığın en büyük hareket noktası akıl değil gözdür. En büyük eylemi düşünmek değil bakmaktır. Müşahede etmek değil seyretmektir. Göz bu uygarlıkta bir nazar aracı değil bir arzu, istek, şehvet aracına dönüşüyor. Bu da beraberinde bencilliği, duyarsızlığı, doyumsuzluğu getiriyor. Şiddeti doğuruyor. Bu sanal ekran uygarlığında insan hem kendisiyle hem âlemle ilişkisini hakikat üzerine değil, suret ve görüntü üzerinden kuruyor. Bu uygarlık insan hayatında görsel idraki egemen kılıyor. Görsel idrakin egemenliği, aklın idrakini zayıflatıyor. Kalbin idrakini bir çeşit ölümle karşı karşıya bırakıyor. İnsan idrak sahibi bir varlıktır. İdrak hem mantık hem felsefe hem psikolojinin kavramıdır. İnsan kendisi dâhil dışarıdaki âlemi aklıyla ve kalbiyle idrak eder. İnsandan istenen külli bir idrakle hareket etmesidir. Aklı ve kalbiyle. Yalnız duyu organlarıyla değil. İnsan ancak böyle bir idrakle iman edebilir. Ancak böyle külli bir idrakle madde ve manayı, fizik ve metafiziği,mülk ve melekût âlemini birlikte kavrayabilir.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.