Saramago'yu okumayı, o akıcı öykülerin satır aralarındaki Saramago'nun şakalarına kocaman gülümsemeyi, anlattıklarının altında yatan zemine ayak basmayı çok seviyorum.
Mağara, bir kasabada çömlekçilikle uğraşan ve mallarını Merkez'e (yaşam merkezi) satan Cipriano Algor, Kızı Marta ve Merkez'de güvenlik görevlisi olarak çalışan damadı Marçal'ın ve elbette köpekleri Buldum'un karamsar ancak bir o kadar da sempatik, sıcak öyküsü. Günümüz dünyasında bize dayatılan o alışveriş merkezlerinin, şaşalı yaşam sitelerinin aslında kendimizi hapsettiğimiz mağaralarımız olduğunun güzel, akıcı ve zengin bir anlatımı. Platon'a selam olsun!
Yazarın en çok Körlük ve Görmek kitapları okunuyor sanırım, Mağara en az Körlük kadar heyecan verici ve zevkle okunacak bir kitap. Yazarın noktasız, diyalogları ve cümleleri virgül ile ayıran, sayfalarca süren cümlelerle dolu anlatımı kesinlikle korkutmasın, bir 15-20 sayfa sonra hemen alışıyorsunuz.
Saramago ile hala tanışmadıysanız büyük kayıp.
Keyifli okumalar...